Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




13 Temmuz 2016 Çarşamba

Ortaya Karışık Haller :)

Sevgili ve canım blogum nasılsın?
Aradan geçen zamanda buraya hiç uğramadığımı düşünüyorsun belki ama öyle değil.
Yayınlamadığım yazılarımla ben hep burdaydım :)
Havalimanı saldırısından sonra mesela harika(!) bir yazı yazmıştım, görsel de ekleyeyim diye bir anlığına duraksayınca "emin misin?" dedim. cevabım "kararsızım" olunca yayınlamadım. ertesi gün okudum ki amanın, o ne negatif yük öyle, hemen sildim yayınlardan. Geç de olsa geçmiş olsun diyeyim, canım Arzu'ya ulaşamayınca ben epey panikledim çünkü. Hele ilk etapta orada olduğunu öğrenince soğuk terler döktüm. Sevdiğin birinden haber alamamak ne kötü bir şeymiş. İnşallah bir daha asla yaşanmaz. (kendi bile inanmadı yazarken ama olsun)
buraya heyecanla gelmemin bir diğer sebebi, zihnimde hep konuşup durduğum şeyleri buraya da yazmak. yeliz'in dediği gibi birer anı bırakmak. geçmiş yazılara dönüp bakmak bu açıdan harika oluyor. Blog yazanları ben de biraz daha kıpırdanmaya ve blog yazmaya davet ediyorum. Canım Nurşen Abla'nın edebiyat içerikli yazıları olmayınca veya gezi turları özlüyorum onu. Macera Kitabım Özlem ile NY turuna çıkmaya hazırlanıyorum son günlerde (kendisi bilmese de, çantaya attım kendimi) Özellikle de kitapçı yazılarını bekliyorum. Amerika hayatımın hiçbir döneminde 'merak' uyandırmadı bende ama park ve bahçelerini, müzelerini, kitapçılarını gezip görmüş birinden dinlemek keyifli olacak.
Araya bayram ve tatil girdi, rutinler ve dengeler biraz şaşırdı tabii.Tatilde dinlenme imkanım oldu mu? Bence oldu. Ne yemek yapacağımı düşünmedim ve yemek yapmadım. (ne olurdu az sevseydim mutfağı? ) Onun dışında Mersin Erdemli'nin yapış yapış havasına klima ile katlandık tabii. Karşımda deniz olunca güneşe "sen bir kenarda durabilir misin?" demeye çalıştım ama beni pek dinlemedi. Geçen sene birbirlerini pek anlayıp tanımayan iki zottirik kuzen Ayça ve Elif, bu sene epey farkındalardı bir kuzenleri olduğunun. Biri 27 aylık diğeri 17 aylık olunca ne kadar anlaşabilirlerse anlaştılar. Aynı oyuncağı aynı anda istemeleri onların suçu değil ki!!! :) Birbirlerinde 'yaz izi dövme'lerini de bıraktılar. Hatta Ayça sağ yanağıma geniş bir faça bile yaptı. O kadar da sıkmamıştım halbuki :P (hani yine yoğurdum tabii, teyzeyim ben teyze! 1 tane yeğenim var, onu da yoğuramayacaksam, peh)
Öğle aralarımı genelde önceden planlamaya çalışıyorum. O günkü yemek menüsü ve benim ruh halim ne ise :) İşlerimi öğle arasına bırakıp koşturmam. Ya bahçede kitap okurum ya birileriyle buluşurum ya da bugünkü gibi canım kimseyle konuşmak istemezse kabuğuma çekiliveririm. 4 kişilik odam öğle arası çok şükür ki bugün boş. Genelde 1-2 kişi oluyor. O zamanda rahatım aslında, her şey 1 kulaklığa bakar değil mi :) İş zamanı kulaklık takmak yasak. Yasaklar üzerinden konuşacak olursam durmam zor olabilir. İşim olduğu için şükredip oturuyorum yerime. Daha fazlasını ne siz sorun ne de ben bir şey diyeyim. Sadece işten çıkışta kendimi yeniden şarj ediyor gibi hissediyorum. Saat 4 civarı pilim "kritik seviyede, bence kapanmalısın" seviyesine düşüyor bazen. Çok koşturduğumdan değil. Ortam diyelim ve konuyu kapatalım :)
Bayramlarda da 2 farklı insan oluyorum. Bazı bayramlar ıdının dıdısı ile konuşasım hal hatır sorasım gelirken bazı bayramlar (geçen hafta gibi) kimseye telefon açasım gelmiyor. Hazır mesajlardan da hiç hoşlanmıyorum. Yani bu mudur bayram kutlaması? Bence değil. Olmamalı. O yüzden mesaj yazacaksam özellikle ismiyle, selamıyla şusuyla busuyla mesaj atarım. İşyerinde çoğu arkadaşım erkek ve bir tanesi bu yüzden zor durumda kalmış. (aile krizi de yaratabiliyorum demek durduk yere :) Bir de şöyle bir şey oluyor: "Aa ben şimdi bu arkadaşımla upuzun konuşurum, sonra arayayım" dediğim insanları asla arayamıyorum. Kısacası bayramlaşamadığımız insanlara toptan "kusura bakmayın olur mu?" demiş olayım. Mutlu bayramlar :)
Şu linkteki videoyu benim hatrım için izler misiniz? Haftalardır taktım kendisine. Günde kaç doz izleyip dinlediğimi bilmiyorum. (ki youtube ve kulaklık yasak, bendeki azme gelin :) İzlediniz mi?
O kadının yerine şarkı süresince geçmek istiyorum. Olur mu? Dansa uyumuna ve asıl tüm dikkatini dansa verişine, kendini rahat bırakabilmesine, kıyafetinin rengine kısaca bu klipteki keyifli an'da kalma haline hayranım. "İnsan kendinde olmadığını düşündüğü şeylere mi hayranlık duyar?" Cevap hem evet hem hayır bence. Her insanın içinde tüm duyguların eşit şekilde yerleştirildiğini düşünüyorum. Bunların seviyesini biz ayarlıyoruz. Pozitif kalmayı seçtiğimizde (bu cümleyi de sevmedim ama öyle) farklı şekilde duruyor ve farklı şekilde konuşuyoruz. Geçenlerde "MUTSUZ OLMAK" isimli bir kitap okudum ve çok sevdim. Kabul etmeliyim ki hafif depresif bir havası yok değil. Ancak günümüzün şişirilen "MUTLU OLUN" dayatmasına inat, mutsuzluğu korkup kaçılacak bir şey olmaktan çıkartıyor. Onu ayrıca yazmaya çalışacağım bloga yani buraya.
Daldan dala nasıl da atlıyorum değil mi? zihnim de böyle. az önce masamdaki içeceklere baktım da, "işte dedim, zihnimin özeti". Aynı anda hem kahve hem çay hem soda hem de limonlu su içiyorum. Kahvenin kahvesi yoktu ama olsun. Her öğlen o 1 kahve itinayla içilir. (bkz: annesine benzemediğini iddia edip annesine bir acayip benzeyen genç kızın notları-bölüm 17 :)

Mutluluk/mutsuzluk demişken, kendimi ne mutlu ne de mutsuz hissediyorum. Kafam biraz fazla dolu ve her şeyi aynı anda halletmeye çalışıyorum. (masamdaki görüntüden belli değil mi zaten)
Gündemimizde Elif'in 2 haftadır geçmeyen arpacığı ile kreş sorunsalı var. Laf aramızda kalsın ama kreş konusunda öyle karmaşığım ki kendimi bir çizimle ifade edebilseydim içinde bolca soyut çizgi olurdu. "Sanatçı bu eserinde zihnindeki doluluğu ve kararsızlığı yansıtmak isterken bizce 'sanat' çizgisinin biraz dışına çıkmış." derlerdi. Kimse hakkımda böyle konuşmasın diye sanata el atmıyorum :) Özetle, gündemde kreş değişikliği var. Eliften daha çok benim hazır olmam lazım. Neden? Çünkü ona her şeyin "normal" olduğunu hissettirecek kişi benim. Geçen sene bu zamanlarda 14 aylıkken kreşe nasıl çabuk alıştı? 1. Anlayamayacak kadar küçüktü. 2. Ben çok kararlıydım, içimde endişenin sadece kırıntıları vardı. 3. Öğretmeninden Allah razı olsun :)
Şimdi ise alıştığı bir düzen var. Ve ben önce kendim yeni kreşten emin olmalıyım ki "Bak evladım, orası iyiydi hoştu ancak bizce sen burada daha mutlu olacaksın." diyebilmeliyim. Ağzım bunu der de gözlerimde anime karakterleri misali göz yaşları sallanır durursa ne anladım o işten. İşte tam da bunun için, iç sesine güven ve cesur ol esoş diyorum. Gelişmeleri yine yazarım.
BFG geldi ve ben hala ona gidemedim, bu nasıl bir gıcıktır bilir misiniz? Öksürürsün ama geçmez hani, öyle bir şey. Kısmetse yakın zamanda gideceğim. "Yakın" da göreceli ama olsun. benim yakın'ım :)
Pazar günü MOMO'nun tiyatrosuna Selcen ve kızı Çağla ile gitme durumumuz var. Tabii Selcen bugün bilet bulabildiyse. Bulamadıysa kısmet diyeceğim. Bulduysa kim bilir kaç metre havaya uçacağım. Onu da yazarım zaten.
Okuduğum kitaplardan aldığım keyif azaldı bu ara. Bir acayip gülerek okuduğum kitabı bugün yazdım Lokum'un Kütüphanesi'ne :) Şair Kısakulak. Çok acayip tatlı. Tüm insanlığa bu kitaptan hediye edesim var. Tutmayın beni :)
Cesur Yeni Dünya kitabını zor da olsa bitirdim. Kitabı 3 solukta okudum. 1. seferde 120 sayfayı yaladım yuttum. aradaki sayfalar güme gitti, 2'şer sayfalık okumalar beni soğutuyor. Bayram dönüşü arabada Elif uyuduğunda "Freedoooom" çığlıklarıyla kitabıma gömüldüm. yanımda yeni alışkanlık edindiğim filtre kahvemin de olduğunu da hayal ettim tabii. son 30 sayfada uyandı ama olsun. (mel gibson filmdeki "freedom" ile benim amacımı kıyaslasa "yürü git be kadın" der miydi acaba, biz özgürlük peşindeyiz sen de kitap okuma! "İyi de mel amca, arabadayken uyumazsa oldukça huysuzlanan ve çoğunlukla ağlayan bir bebeyle 6-7 saat nasıl geçiyor sen düşündün mü?" derdim bende. Bunları bile düşündüm. Mel'i genç haliyle hayal ettim. Ben de hafif kızarmış sararmış solmuşum saçlarım tel tel, neden çünkü araba yolculuğu yormuş beni. Bu hayallere çok dalınca unuturum tabii her şeyi.
Bugün ne yaptığımı bir duysan canım blog!
Tuvalete insanlar tuvaleti gelince gider değil mi?
Ben otomatik olarak gitmişim (haberim yok) kapıda ayıktım ki "e benim tuvaletim yok, dön geri" :)
Bir de dünden beri aranan ve benim ısrarla "bende olsa bilmez miyim" diye hava attığım bir yazı vardı işyerinde. neyse yazı benden çıkınca çok pis rezil olacağımı düşünmüştüm ama meğerse millet alışmış benim zihin dağınıklığma. O da fena! Adım çıktı 9'a bence hiç inmez 8'e :)
Kitap demişken Cesur Yeni Dünya'daki SOMA beni çok etkiledi. Günümüzdeki soma, bence televizyon. İnsanlar mutlu olmak için veya kafa dağıtmak için televizyonu açıyorlar. beyinlerini uyuşturup yatağa yatıyorlar. Televizyonumuzun olmaması SOMAmız olmadığı anlamına geliyor mu peki? Bunu da düşünüyorum. Bulunca yazayım. Karabalık diyor ki, "fazla düşünüyorsun!". Bence "fazla" değil ama aynı anda çok şeyi düşünüyorum. Sıraya koysam daha iyi olacak.
Bugün yine bir psotcrossing günüydü. Kartın birinde hayallerimden bahsettim. Bu kartlaşma işini tavsiye ederim. Yabancılar bizden daha cesur, bana yazılanları buraya bir yazsam! Ben de bugün bir ilk olarak hayalimden bahsettim İspanyol bir kıza :)
Soma beni etkileyince Ursula'nın Mülksüzlerini oku önerilerine daha fazla dayanamayıp başladım ama kitabı çok yanlış bir zamanda seçtim sanırım, ilk 5 sayfadan öte gidemedim. Şöyle akıp giden yetişkin kitabı var mı? Bomboş da olmasın, vakit kaybı oluyor. "Vakit çok önemli" biliyorsunuz, yoksa MOMO'nun Dumandamları ile henüz tanışmadınız mı?

Öğle arasında bana ayrılan sürenin sonuna geldim canım blog,
buraya kadar okuyabildiysen tebrikler, BFG için bilet kazandın :)
Herkese mutlu mesailer

*Yine yazarım ben :)



12 yorum:

  1. Öğle arası için oldukça performans yüklü bir yazı olmuş. Nefes almadan yazmış olmalısın. :) Bizim tatil bitti, eve döndük dönmesine de benim vücut burada olsa da zihnen hale tatil modundayım. Hatta benim kafamı toplamam için bir tatile ihtiyacım var. Elbette işe adapte olmam gerekiyor ama olamıyorum. Sanırım işe adapte olmak yerine hep tatil modunda yaşamak istememin bu durumla bağlantısı büyük. Tatil dönüşü olduğu için az yiyerek seyahatte tıkındıklarımı makul hale getirmeye çalışıyorum. Velhasıl zor günler yaşıyorum ama bloga bir iki yazıyorum.
    Hiç yoktan iyidir değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle, yazı bittiğinde tüm içecekler de bitmişti :)
      Tatil modunda olman o kadar normal ki...
      Yazılarını ben çok seviyorum, kitapçılar hakkında olanı 8 gözle bekliyorum :)
      Soğuk bir naneli limonata iç bence, insanı ferahlatıyor bu arada :)

      Sil
  2. Valla okudum BFG biletimi isterim Esraaaa :)))
    Bayram ilgili aynı duyguları hissettiğimize o kadar çok sevindim ki neden ben bu kadar tuhafım diyordum. Allah'ım yalnız değilmişim. Hepsine kelimesi kelimesine katılıyorum.
    İş yerindeki huzursuzluğu Allah kimseye vermesin çok sıkıcı olur heralde. Şükür ki öğle paydosunda keyifle sohbet edeceğim bi tane kafa arkadaşım var. Her telden çalıyoruz onunla bazen karşılıklı oturup kitap bile okuyoruz. Kitaplardan konuşabileceğin bir iş arkadaşı hoş oluyor darısı başına Esracım...
    Kreş işi sıkıntılı bunu hepimiz yakından tadıyoruz Allah feraha çıkarsın tez zamanda canım

    YanıtlaSil
  3. bi önceki posta gitmişim yanlışlıkla. bu aralar hava fazla sıcak değil mi? li olana. sana cevap verirken buldum kendimi:' evet ya! cok sıcak ve derhal sonbahar gelmeli':) bfg yorumları cok kotu. karar veremedim, kapalı alan stresimi böyle harcamış olmayayım diye. sen bi git, alo de:)
    kafası karısıklar grubu kursak takımda ıyı ıs cıkarırız :) senı cok sevıyorum lokum arkadasım.

    YanıtlaSil
  4. Biletimi rici ediyim canım :)) Sonuna kadar keyifle okudum ve inşallah bende o filme Oytunla gitmeyi planlıyorum ;)

    Videoyu izledim, kızın pembe elbisesine bayıldım... Senin hissettiklerini okumadan izledim videoyu, izlermisin der demez... Bayıldımmmm ♥ Hissine, yumuşaklığına, sadeliğine... Çok isterdim ben de o kız gibi dans etmeyi... Çok istemiştim bir dans kursuna gitmeyi.. Ne gençliğimde sevgili flörtlerimi ikna edebildim ne de kocamı... Hele kocam daha hönk bukonuda ahahaaa :)) Harika bir seçimim var... Bu arada videoda 2. dk civarlarında arka planda bir dede var, ona en çok bayıldım... Herkese öyle doğallık, rahatlık, enerji nasip etsin inşallah ♥ Sonradan dikkat ettim de birkaç yerde daha var :))

    Lokumu takip edemiyordum ve unutuyordum girip bakmayı. Şükür ki bugün abonelik kısmını fark ettim ahahaa :) Bendeki dikkate gel yalnız...

    Kreş meselesinde sen hazır olmalısın evet, ama bir de şöyle bir durum var çocuklarımızla beklentilerimiz aynı düzeyde ve aynı yönde olmayabiliyor. Ben paşamda çok yaşadım bu durumu. Kafan karışık biliyorum ama o yöne de dikkat et ;)

    Ayyy ne kadar uzun yazdım...
    Benim de içimi dökesim gelmiş ahahahaa :))

    Öperim seni ♥

    YanıtlaSil
  5. Vaayyy ogle arasi icin super bir yazi :) durumlar karisik desene.. oluyi oyle sonra bi bakiyosun hersey duzene oturmus ;) ankya gelecegimiz gunleri iple cekiyoruz.Ayca Elife gitcez deyince yuzunde muzur bir gulumsemeyle kapiya bakiyor :)

    YanıtlaSil
  6. Bileti alabilriim:))
    tam karışık yazı olmuş gerçekten..okurken yorum şunu yazayım diyorum sonar öbür konuyu okuyorum o yoruum geçiyor..sona yorum yazacak aklımda bişi kalmıyor ha ha ben de kafayı yemişim..kafam çok dağınık be esra sorma... bi ara yazıcam sana özelden :)
    işyerinde ad çıkma olayı da fena bu arada... artık naapsan boş akıntıya bırak kendini :))
    mucuk

    YanıtlaSil
  7. Sana kendini sineğe ısırt demiştim değil mi? Ursula teyzeme başlamak için serin hava, sıkı ruh hali gerek, ha aşırı fantastik sevenlerdensen bilemem. Sen yine de büyük sözü dinle, ordaki kitapların hepsini okudum ben ve Kuş Kadın şahanedir, onu da okuyabilirsin. Ursula teyzemle ben de yenilerde tanıştım desem yeridir ki hiç fantastik edebiyat sevmem ama onu sevdim. Ursula'ya başlamak için en iyi kitap Marifetler, bana Zeren hediye etti ve öylece başladım, ardından Yerdeniz serisi gelebilir. Bu mevsim, bayram, tatil, rutinden çıkma hali bunaltı ve kafa karışıklığı yapıyor normaldir. Benim babam burda bu aralar, sosyal hayat dibe vurdu haliyle, biogun ihmali biraz da ondan. Kafaları az toplayalım görüşelim, öperim seni ve Elif'i...

    YanıtlaSil
  8. Esoşum çok seviyorum böyle yazılarını. Yok birbirimizden farkımız diye bağırıyorum içimden. O freedom çığlığına bittim :)) Seninle iş konusunda da çok benziyoruz :(

    Ben bol bol yetişkin kitabı okuyorum, bloga da yazıyorum. Seni seviyorum tatlı kadın.

    YanıtlaSil
  9. Minnak Esoş ve Elif :) Ben de Leyla Hanım'a katılıyorum, Mülksüzler belki de en zor olanı.Diğer eserlerdeki cümle kurgularını çok sevebilirsin.. bir kahve içelim... Öpücük

    YanıtlaSil
  10. Sonuna kadar okudum Esracığım. Blog okumayı çok seviyorum.Dediğin gibi eskisi gibi canlansa ne iyi olur bloglar.Şarkıya bayıldım.Teşekkürler paylaştığın için.Öyle dansedebilmeyi çok isterdim hep kursa gitmek istiyorum ama eşimin vetosuyla karşılaşıyorum.Öğlen aranı dolu dolu yaşamışsın ne güzel bir yazı yazmışsın.

    YanıtlaSil
  11. Ben de isterim bilet. Sonuna kadar keyifle okudum.
    Ben de daha BFG'yi izleyemedim. Çocukların ikisini babaya bırakıp gitmek ona eziyet; 1 saat yol gidip, sonra bir saat yol dönemk bu sıcakta bana eziyet. Bakalım...
    "Macere Kitabım" ne güzel blogmuş yahu.. Azıcık gezindim, içim açıldı. hele New York'a gitmeyi ne isterim yıllardır. Bu gece okuyacağım sırayla NY günlüğünü.

    Postcrossing'e hep heves ediyorum ama yolladıklarıma yanıt gelmeyince hevesim kırılıyor :(

    Ben Ursula K.Le Guin'i çok severim. Mülksüzler de ilk okuduğum kitabıydı. Çok etkilenmiştim. Ama üzerinden nereden baksan 15 yıl falan geçmiştir. Tekrar okumalı. Tabii en sevdiğim Yerdeniz kitapları. Fantastik edebiyat seviyorsan okumalısın. Şimdi bir de hepsini tek ciltte toplamışlar, evde eskileri olmasa gidip onu da alacağım evladiyelik.

    O kadar uzun yazı yazınca konuların her birine yorum yapamadım. :)

    Sevgiler.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...