Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




3 çocuklu hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
3 çocuklu hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mart 2015 Çarşamba

Anne(lik) Sohbetleri : Selcen & Çağla & Damla & Mehmet Efe :)

Başlığı yazarken bir an isimler hiç bitmeyecek gibi geldi :) Selcen ile aslında BDK'tan tanıyoruz birbirimizi ama sanırım bu durumun ikimiz de farkında değildik. Konu çocuk kitapları olunca er ya da geç karşılaşma ve kaynaşma oluyor elbette ki. Selcen'in instagram profiline bakarken "ne tatlı bir kızı var.", "galiba 2 iki kızı var.", "inanamıyorum, selcen'in 3 çocuğu var" diye giden cümleler kurmuştum. Hepsi de birbirinden tatlı gülümsüyordu ancak 3 çocuklu hayat acaba nasıldı, kafamda bir dolu soru ile Selcen'in kapısını çaldım.

Selcen Merhaba,
Biliyorum annelik hakkında konuşacaktık ama ilk sorum çocuk kitaplarından. Senin ennnn sevdiğin çocuk kitapları hangileri?
Hmmm zor bir soru :) hepsi desem :) kitapçıya gidipte çocuk kitapları bölümüne uğrayınca kendimden geçiyorum :) ama şöyle bir düşününce ilk aklıma gelenler; Küçük Prens, Büyük Sözcük Fabrikası, Yanlışlıkla Dünyanın Öbür Ucuna Uçan Çocuk, Harry Potter serisi, Kızıl Ağaç, Değirmenler Vadisi, Şuşu ve Üçtekeri  

Annelik maceraların nasıl başladı ve devam etti?
Annelik maceram 6 yıl önce Çağla'nın doğumu ile başladı. Şimdi düşününce nasıl da acemiydim. Talihsiz bir bakıcı deneyimimiz olmuştu. Sonra bakıcılara olan güvenimi kaybedince hayatımıza kreş girdi. Çağla 2 yaşına geldiğinde Damla aramıza katıldı. Damla'ya 4 ay ben baktım, 4 ay anneanne ve dede baktı sonra Damla'da ablası ile kreşe başladı. Tam düzenimizi oturttuk derken Mehmet Efe Bey aramıza katılmaya karar verdi. Damla'ya uygulanan formül Mehmet Efe'de de tekrar etti. Bir hafta sonra Mehmet Efe'de kreşe başlayacak şimdilik onun telaşı içindeyiz :)

Doğum hikayelerini anlatabilir misin?
Aslında doğumlarımın hepsinde (sonuncusu hariç) eğlendim diyebilirim :) bence çok farklı, keyifli deneyimlerdi. Yalnız geriye dönüp bakınca ben çok cahilmişim. Çağla'da iken çok okudum ama tek yönlü okumuşum. Modern tıbbın sunduğu hizmetleri sorgulamak hiç aklımdan geçmemiş. Tek bildiğim normal doğum yapmak istiyordum ama doğal doğum nedir hiçbir fikrim yoktu. Çağla'da 40. haftam dolduğunda doktorum bebeğin çok büyüdüğünü artık daha fazla beklemek istemediğini söyledi ben de tamam dedim. Tası tarağı topladık sabah 8'de gittik hastaneye, suni sancı takıldı, NST'ye bağlandım, arkadaşlarım geldi gitti, hatta çok yakın bir arkadaşım, eşim ve ben otururken hemşire beni kontrole gelmişti o sırada da karnım sertleşmişti ve NST'de 120'li rakamlar görünüyordu. Ben de bizimkilere dönüp "bakın Çağla poposunu dikince bu alette sayılar yükseliyor" demiştim. Hemşire bana bakıp "popo değil o doğum sancısı o rakam da sancının şiddeti" dediğinde hepimiz şaşırıp kalmıştık. Acı eşiğim biraz yüksekti, o yüzden epidural için kateteri taktılar ama ilacı vermediler. Dayanamazsam anestezi uzmanının hemen geleceğini söylediler. Ama bilmedikleri bişey vardı anestezi uzmanına ağzıma geleni saymıştım. Çünkü o kateter denen şeyden çok korkuyordum ve kadıncağıza bu doğumun en sevimsiz karakterinin o olduğunu söylemiştim. Zaman ilerledikçe sancılar dayanılmaz olmaya başladı, hemşire düzenli aralıklarla gelip kontrol ediyordu, annem, Ahmet hep yanımdaydılar. Sancılar dayanılmaz olduğunda anestezi uzmanı çağırıldı ama söylediklerimin etkisinden mi işi olduğundan mı bilmem bir saat geç geldi. Şimdi düşünüyorum da keşke hiç gelmeseymiş. Saat 4 civarında doktor artık ıkınmaya başlamamı söyledi ve gitti. Ahmet ile ben de bu işin nasıl olacağını bilmediğimizden kendimizce bir yöntem geliştirdik. NST'deki sancı 90'lara çıkıncaya kadar ben kendimi tutuyordum, sancı 90'ı geçince ıkınmaya çalışıyordum, ama bi terslik vardı bu iş böyle çok zor oluyordu, doktor gelince siz ne yapıyosunuz dedi yok öyle şeyler uydurmayın sancı başlayınca ıkınmaya başla dedi. Biz de halimize gülüp tamam dedik. Bir süre sonra doktor gelip tamam doğum başlıyor dedi, karanbolde annem de yanımda kaldı,tüm olaylar boyunca annem dibimde Ahmet ise karşımdaydı. Sanıyorum üçüncü ıkınmamda doktor ve Ahmet'in sakın bırakma geliyor diye bağırdıklarını hatırlıyorum ben de bi güç bırakmadım ve işte o an herşey bitti, inanılmaz bir rahatlama, bir ağlama sesi... Bu muymuş? Bu kadar mıymış? diye düşündüğümü hatırlıyorum. Çağla'nın ilk muayenesi yapıldı, üzeri giydirildi ve benim kucağıma verildi. Çağla emerken doktor da kendi işlerini tamamladı. Çağla 3900 gram doğdu, doktorum Çağla iri olduğu için epizyo uyguladığını söyledi. Hastanede 1 gün kaldıktan sonra eve geldik.
Damla'da ise 38. hafta bitiminde rutin kontrolümüze gittik, 13 dakikada bir sancım geliyordu. Doktor istersen hastanede kal sana belli olmaz dedi ama ben istemedim, daha Ahmet ile açık havada kahvaltı yapacak, kitapçı gezecektim. Kahvaltı yaparken sancılar belimden gelmeye başlayınca işkillendik, kitapçı gezmeyi iptal edip eve gittik. Hastane çantamızı hazırladık, sonra da açtık bir film izledik, sancılar hala 13 dakikada bir geliyordu ama sıkıntı vermiyordu tek hissettiğim karnımın şişip inmesiydi. Biz de ikinci bir film daha açtık, onu da izledik saati akşam üzeri 5 yaptık. Doktoru aradım gel artık dedi. Çağla'yı en yakın arkadaşlarımıza bırakacaktık ama doğum olur mu olmaz mı bilemediğimizden onlara da haber vermemiştik sadece ne olur olmaz Çağla'ya da bir sırt çantası hazırlamıştık. Kreşten Çağla'yı alıp hastaneye gittik hemşire NST'ye bağlayacaktı doktorum gerek yok dedi, muayene etti ve 4 cm açıklık var hemen doğum odasına gidiyorsun dedi. Ahmet alelacele Çağla'yı aldı arkadaşımızın evine bırakmaya gitti, ben de doğum odasına. Olaylar o kadar çabuk gelişmişti ki... Annemi aradım başladım ağlamaya, annem hemen otobüse biniyorum sabaha yanında olurum dedi ama doğum odasında tek başıma öyle bir korku sardı ki... Arkadaşımı aradım doğuruyorum yanıma gelir misin dedim. O da şaşkın eşi ile birlikte hemen geldiler... Bana yine suni sancı takıldı, yine kateter takıldı ve yine epidural verilmedi. Doktorumun hakkını yemeyeyim bence epiduralsiz yaparsın dedi ama ben cesaret edemedim. Kateteri takalım duruma bakarız dendi. Yakın arkadaşlarım yine yanıma koşmuşlardı, sağolsunlar hep yanımdaydılar, sancı çekerken yalnız değildim.  Akşam 8:30 civarı sancılar şiddetini arttırınca epidural verildi ben de rahatladım. Doktorum gece 12 gibi Damla gelir ben kafeteryaya gidiyorum dedi biz de televizyonu açtık Kavak Yelleri izliyoruz, saat 9 civarı karnımda bir gariplik aşşağı doğru inanılmaz bir baskı oldu, hemşireye söyledim doktorum geldi ve sakın ıkınma ortalığa doğuracaksın dedi. Yatak hemen doğum yatağına çevirildi, arkadaşım dışarı alındı, Ikınmaya başladım, ilk ıkınmamda doktor beş dakikaya doğar dediğinde inanmadım. İkinci ıkınmamda galiba yapamayacağım, bu sefer olmayacak derken yine Ahmet ve doktorumdan sakın bırakma sesleri yükselmeye başladı ve ben tam bu iş olmayacak derken Damla'da dünyaya merhaba dedi. Bu sefer epizyo yoktu, epidural son yarım saat takılmıştı.
Mehmet Efe'de ise durumlar farklı gelişti. Doktorum ile konuşmuştum ve herşeyi ile doğal doğum istiyordum, suni sancı, epidural, epizyo hiçbirisi olmayacaktı ama hayat benim için çok farklı bir senaryo hazırlamıştı. 35. hafta civarı Mehmet Efe'nin boynuna kordon dolandığını öğrendik. Her şeye rağmen belki çözülür diye 40. haftanın sonuna kadar bekledik ama olmadı. Mehmet Efe 4200 gram olmuştu boynunda da kordon vardı, doktorum ben risk almak istemiyorum dedi ben de tamam dedim sonuçta ilk iki çocuğumda yanımda olan doktorumdu ona güveniyordum. 40. hafta bitiminde sezeryane alındım ama o kadar çok korktum ki doğuma ayık girdim ama doğum sırasında tamamen uyutuldum. Ahmet'in anlattığına göre Mehmet Efe'nin boynuna kordon üç kez dolanmış. Bizim tosuncuk 4200 gram doğmuş.
Çenem düştü yalnız anlattıkça anlattım :) 

Çağla’nın doğumunda belki daha yalnızdın (bilmiyorum) ama sanırım diğer doğumlarda yanında birileri olmuştur. İlk günlerde, aylarda en çok hangi konularda zorlandın?
Üç çocuğumda da üç haftadan sonra tek başımaydım diyebilirim. Çağla'da acemilik zorladı, Damla'da Çağla zorladı, Mehmet Efe'de ise sezaryen zorladı :)
Çağla (5,5 yaş), Damla(3,5 yaş) ve Mehmet Efe(6 aylık)’nin aynı anda bir şeyler istediği mutlaka oluyordur. Bu durumlarda ne yapıyorsun?
:)  Şimdilik annem, babam yanımda o yüzden bir şekilde hallediyoruz. İki hafta sonra gidiyorlar o zaman neler olacak yaşayıp göreceğiz :)

Bebeklerdeki gaz problemi mi yoksa 2 yaş krizleri mi :) Seçmen gerekse hangisini tercih ederdin? Ve yeri gelmişken tecrübelerinden faydalanmak isterim. 2 yaş civarı bizi neler bekliyor, neler yapsak bu süreç daha az hasarlı geçer?
2 yaş krizini tercih ederim sanırım. Gaz problemini Mehmet Efe'de tecrübe ettim pek fena bir şeymiş. Küçücük bebek morarırcasına ağlıyor hiç bişey yapamıyorsunuz pek fena... İki yaş krizi de kötü elbet ama gaz daha bir fena... Çağla'da iki yaş krizi ile Damla'nın bebekliği çakıştığından mı bilmem daha fenaydı ama Damla'nın iki yaş krizi pek olmadı ya da ablasının 4 yaş krizinin yanında güme gitti bilemiyorum :) 2 yaş civarı krizlerde pek mümkün olamasa da anne babanın sabırlı ve sakin kalması işe yarıyor sanırım. Bir de çocuğun üstüne gitmemek, ağlamak istiyorsa ne yaşamak istiyorsa o duyguyu yaşamasına biraz izin vermek... Tabi kastım burada çocuğu bırakalım sabaha kadar ağlasın değil ama az bir süre, 5 dakika mesela çocuğa izin vermek. Şu hep söylenen çocuğa seçenek sunun o seçsin muhabbeti de her zaman olmasa da işe yarıyor... Korkutmak gibi olmasın ama ben en çok 4 yaştan çektim bu arada :)) her çocuk farklı tabi :)

Seninle yolumuz BDK ve çocuk kitapları sayesinde kesişmişti. Çocuklara kitap okumaya ne zaman başladın? Şimdi ne sıklıkta kitap okuyorsun? Ve kızların favori kitapları hangileri?
Çağla ile 14-15 aylıkken başladık, Damla ile 2 yaş civarı, Mehmet Efe ile şimdilerde başladık ama ne olur nasıl devam eder, eder mi bilemiyorum...Kızlarla  genelde her akşam uyku öncesi okumaya çalışıyoruz, hafta sonları gündüzleri de okuyoruz, onun dışında kızlar yatmadan önce yataklarında kitapları ile kendileri de vakit geçiriyorlar. Kızların favorileri sürekli değişiyor Damla bu ara Minik Tohum'a takmış durumda, Çağla bana benim sevdiğim kitapları okuturken babasına klasik masalları okutuyor, canım çok sıkkınsa mesela Shaun Tan'ın kitaplarını seçiyor falan :) Favori kitaplarını yatağının başucuna ayırıyor ve bu kitaplar hep değişiyor :)

Kardeş kıskançlığı sizin eve de uğradı mı? O durumlarda neler yapmıştın, yapıyorsun?
Oyyy uğramaz olur mu? Şimdilerde Damla'yı esir almış durumda mesela :) Mehmet Efe'yi deli gibi kıskanıyor... Ne yapıyoruz? Mehmet Efe'nin her işine onu dahil ediyoruz, bezini getiriyor, alt değiştirme bezini seriyor, kremini sürüyor falan, onun dışında da çocuğun elinden tüm oyuncakları alıyor içimiz gitse de ses etmiyoruz olabildiğince... Çağla artık kıskançlığını sesli olarak dile getiriyor beni de sev diyor gidip seviyoruz :) Bi kucağımda Mehmet Efe emerken diğerinde de kızlar oluyor onları kucaklıyorum. Şu anda evde dengeler değişik, Çağla'nın Mehmet Efe ile arası çok iyi ama Damla'yı kıskanıyor, Damla ablasına hayran ama Mehmet Efe'ye kıl falan :)

Bildiğim kadarıyla iş hayatına da döndün. Bu kararı vermek zor oldu mu? Çocuklar kreşe mi gidiyor? Mehmet Efe’yi slingde görmüştüm bir ara. Onu da sen mi işe götürüyorsun :)
Üç çocukta da 4 ay sonra işe döndüm. Hem hepsine aynı davranmak istedim hem çalışmam gerekiyordu hem evde olsam daha az mutlu olurdum. Süt izinlerimi öğle yemeği tatili ile birleştirip çocuklarımla öğle arasında 2,5-3 saate yakın birlikte oluyorum iyi geliyor hem onlara hem de bana. Hem iş yerinde verimimi de arttırıyor. Çocuklar kreşe gidiyor, Mehmet Efe'de bir hafta sonra başlayacak. Sling benim artık vazgeçilmezim :) üç çocukla baş edebilmek için birini kendime bağlamam gerekiyor :) eee evde yemek, çamaşır, bulaşık gibi işleri de yapmak lazım :)

Çalışmıyor olmayı tercih eder miydin?
Bilemiyorum, bazen çok içim gidiyor, bazen de yok diyorum benim için çalışmak daha iyi.

Evlatlar arasında sevgi/ilgi ayrımı yapamaz anneler, derler. Diğer taraftan da ilk göz ağrıları hep olmuştur. Ne dersin?
İlk göz ağrım yok gerçekten :) yani annenin yeni bir çocuğu olunca sevme kapasitesi de katlanıyor sanırım :) çocuklarımı kesinlikle eşit sevmiyorum ama şu çocuğumu daha çok seviyorum da diyemem hepsini farklı seviyorum, Çağla'ya olan sevgim farklı, Damla'ya olan farklı, Mehmet Efe farklı karşılaştırılabilir bir şey değil sanırım :)

Bebek bakımı hakkında kitaplar okudun mu, okuyor musun? Önerebileceğin kitaplar var mı?
Uzun zamandır okumadım, okumak isterdim ama kısıtlı olan kitap okuma zamanımda öncelik hep başka kitapların oluyor :) çocuklarımı okumaya çalışıyorum bir de diğer blogger annelerin yazdıklarını :)

Üçüncü çocukta anne/baba çok daha rahat davranıyor, diyorlar. Bu söze katılıyor musun?
Evet, kesinlikle. Çağla'nın her şeyini problem ederdik yemedi, uyumadı, çiş yapmadı. Oysa ki su akıp yolunu buluyor bazen tek gereken çocuğa biraz zaman tanımak oluyor...

Üç çocuklu hayatta evde otorite kurmak zor oluyor mu?
Olmaz mı? Mehmet Efe ilk doğduğunda evde bir otorite boşluğu oluştu ve kızlar dibine kadar faydalandılar bu durumdan. Şimdilerde yeniden olayları kontrol altına almaya çalışıyoruz :)

Dışarı çıkarken ya da tatile giderken yanınızda kaç çanta oluyor :)
Geçen sene 7 aylık hamileyken sadece hafta sonu kalmak üzere çadır kampına gittik ve arabanın bagajı ağzına kadar doldu :) ya hava sıcak olursa ya çok soğursa derken derken valiz sayısı artıyor...

Gerçekten de merak ettiğim bir soru: kendine vakit ayırabiliyor musun?
Eh diyelim :) bakış açımı değiştirdim biraz :) mesela kızlarla kitap okurken ya da bale gösterisine gitmişsek bu zamanları kendime vakit ayırmış sayıyorum :) ya da bir parkta kızlar oyun oynarken kocamın omzuna beş dakika yaslanmışsam bu da kendime ayırdığım vakit oluyor :)

Uyku konusunda zorlandığınız zamanlar oldu mu? Uyku eğitimini gerektirecek bir "uykusuzluk" yaşadınız mı :)
Anneler belki bana kızacak ama Çağla'yı ayağımda sallayarak uyutuyordum sonra 1 yaş civarı Çağla istemedi bu durumu, bir süre sırtına masaj yaparak, bir süre şarkı söyleyerek uyuttum sonra da dedim uyku eğitimine başlamalı, 2 ay uğraştım, her akşam belli bir rutin denedim, kitabını okudum biraz elini tuttum, ışığını kapatıp çıktım, başlarda çok ağladı sabretmeye çalıştım, 2 ayın sonunda belli bir gelişme kaydettik sonra Çağla çok hasta oldu, geceleri ateşi çıktı ben de ayrı odalarda yatmaya korktum, ateşi yükselir ve ben farketmezsem diye yanımda yatırdım, kaydettiğimiz bütün gelişme sıfırlandı,sonra 2. hamilelik derken yok ya dedim uyku eğitimi falan vermiyorum zaten kardeş de geliyor, her akşam kitabımızı okuduk sonra da sarılıp uyuduk. Damla doğduğunda Çağla babası ile uyumaya başladı. Çağla 3 yaşına geldiğinde evin en büyük odasında babasının liseden kalma genç odasını Çağla için süsledik, babasının bütün eşyalarını çıkarttık, Çağla'nın kitaplarını yerleştirdik, dolap kapaklarına ve çekmecelere Çağla'nın seveceği sticker'lardan yapıştırdık en son da Çağla ile gidip yatak örtüsü beğendik. Yatak örtüsünü de yatağına örttüğümüzde dedik bu oda artık senin ve sen artık kendi başına yatacak kadar büyüdün. Geçiş çok kolay oldu, Çağla odasını çok sevdi ve her akşam kitabını okuyup ışığı kapatıp çıktık :)
Damla ise ablasına göre çok farklı bir çocuk, daha inat ve hacıyatmaz denen türden :) 1.5 yaşına kadar o uyuyana kadar yanında yatıyordum ve tabiki ben de onunla birlikte uyuyakalıyordum. Hayat kalitem baya düşmüştü. Çağla kendi odasında yatmaya başlayınca Damla'yı da alıştıralım dedik. Önce Damla'nın yanında yatmak yerine o uyuyuncaya kadar yanında oturmaya başladım çok itiraz ettiyse de kararlı durmaya çalıştım, yanında oturmama alışınca odanın başka yerinde oturmaya başladım, yavaş yavaş odanın dışına çıkmaya çalıştım bi ara o uyuyuncaya kadar koridorda yürüyordum :) sonra zamanla o da tek başına uyumaya alıştı. Ama hala uyku konusunda çok başarılı değiliz. Damla uyumamak için her yolu deniyor. Önce su içiyor sonra çiş diyor sonra öpücem diyor sonra yarın ne günü diye soruyor sonra tekrar başa dönüp su diyor... Bazı akşamlar Damla'yı dokuzda yatağa gönderiyoruz ama uyuduğu saat gece onbir buçuğu bulabiliyor. Damla'yı uyutmak için çelik gibi sinirlere sahip olmanız lazım :) çocuk uykuyu sevmiyor...

Tuvalet iletişimi/eğitimi (bu konu bana henüz yabancı olduğundan, adını tam koyamıyorum) hakkında bilgi ve tecrübelerini paylaşabilir misin?
Tuvalet eğitimine iki kızımda da 2 yaşını bitirdikten sonra başladım, kreşe gittikleri için kreş ile birlikte başladık. Çağla'da tuvalet eğitimine başlamaya biz karar verdik, bezi çıkarttık 1 hafta içerisinde de gündüz tuvalet olayını çözdük, geceleri kuru kalkma olayını halletmemiz ise 3-4 ayı buldu. Damla 2 yaşını doldurduğunda ise bezi kendisi takmak istemeyerek eğitimini başlatmış oldu. Damla'nın da gündüzlerini halletmek kolay oldu ama geceleri kuru kalkmada zorlandık. Gece bez takmaya devam ettik, sabahları da "aaaa kim takmış bu bezi ah babası" diyerek suçu babasına atıp bezi çıkardık. Geceleri bez kuru kalana kadar bu yöntemle devam ettik sonra bezi de bıraktık. Mehmet Efe'yi yaşayıp göreceğiz :)

“Yemedi, uyumadı, düştü, hastalandı” vs. hangi aşamadan sonra daha rahat karşılanmaya başlanıyor?
İkinci çocuktan sonra :) ilkinde her şey ilk kez yaşandığı için onun her şeyi hep sizin için yeni oluyor ve panik havası devam ediyor :)

İkinci/üçüncü çocuğu düşünen/planlayan annelere neler tavsiye edersin? Tabii acemi annelere ve anne adaylarına da önerilerin varsa, mutlaka yaz :)
Bir çocuk bir çocuk iki çocuk çok çocuk demişler ya çok doğru cidden :) iki, üç çocuk kolay değil insana kafayı yedirtiyor, sadece çocuklarla değil aralarındaki ilişkilerle de uğraşıyorsunuz ama diğer taraftan da çok keyifli. İnanılmaz bir emek veriyorsunuz zaman zaman yeteri kadar ilgilenemediğiniz için kendinize kızıyorsunuz ama sevgisi, tadı da çok ayrı bambaşka :)
Annelik bambaşka insana farklı bir bakış açısı getiriyor, çocukluğunda hesaplaşamadığı yönleri ile barışmasını sağlıyor, büyütüyor ama küçültüyor da :) içindeki çocuğa daha bir korkmadan sahip çıkmasına olanak sağlıyor, ne biliyim bence çok güzel bir şey baksanıza üç çocuk doğurduğuma göre :)

Katıldığın için çok teşekkürler.
Ben çok teşekkür ederim :)


Annelik sohbetlerine katılan diğer anneler bozulmasınlar ama 3 çocuklu hayatı -bence- başarıyla götüren sevgili Selcen, "kahramanımsın" :) Bu sohbetten aklımda kalan en önemli şey "çok fazla takılmamak"  gerektiği, sanırım bu da zamanla oluyor. İnsan daha önce yaşamadığı bir konuda "rahat" olamayabiliyor. Hele ki söz konusu olan çocuklarımızsa.
Maşallah diyeyim öncelikle, Selcen'in 3 çocuklu hayatı depresif cümlelerle anlatmaması, yaşadıklarını olduğu gibi anlatması ve gözlerinin içinin gülmesi bana mutluluk verdi. Zor günler yaşayabiliriz elbette ama bunu nasıl göğüslediğimiz (de) oldukça önemli.
Buraya yazmazsam da çatlarım, sevgili Selcen, belki Eymirde belki Arkadaş Kitabevinde ama inanıyorum bir gün tanışacağız ve o gün için şimdiden özür diliyorum; Çağla, Damla ve Mehmet Efe'yi görüp seni unutabilirim :)
Ne diyeyim, iyi ki BDK var :)
Devamını oku »