Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




38. hafta hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
38. hafta hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2014 Cuma

Doğum Doktoru Nasıl Olmalı: Bilgili mi İlgili mi?

Hamile kaldığımızı öğrendiğimiz süreçte aklımızda tek bir doktor vardı. Gayet tanınmış, bilindik, oldukça deneyimli, tavsiyesi bol kır saçlı bir amca.
İnsan ilk başlardaki muayenelerde bence hiçbir şey anlamıyor çünkü doktordan daha çok bebeğin sağlığı iyi mi kısmına odaklanıyorsunuz. Ya da bizde öyle olmuştu. Görüştüğümz süreler de kısıtlıydı; 3 haftada 1 ya da ayda 1. İlk başlarda bize "ultra süper iyi" görünüyordu doktorumuz çünkü çok tecrübeli ve bilgiliydi. Hatta bizi odasının kapısında ayakta karşılıyordu :) (ona mı tav olduk acaba :) Ancak bir sorun çıktığında amca bizi hiç hatırlamıyordu. Yani telefonda her seferinde yeniden tanışıyorduk. Bu da biraz garip geliyordu açıkçası. Çooooook hastası vardı anlıyorum ama daha dün görüştük be kardeşim de diyesim gelmişti bir seferinde. Bir de özel muayene olduğundan verdiği tahliller vs. hep başka yerlerde yaptırılıyor ve onlar için ekstra zaman ayarlaması ve stres yaşanıyordu. Detaylı ultrason için de bizi Ankarada pek meşhur başka bir amcaya yönlendirdi. İşinde çok iyi olabilir ama o kadar tuhaf bir adam ve mekandı ki çıktığımızda ikimiz de salak gibiydik. Hatta bir sonraki kontrolde "bizi niye oraya gönderdiniz" diye kendi doktoruma ufaktan kızmıştım. Çünkü gereksiz bir yerdi ve o kadar para bayılmamıza da gerek yoktu. Neyse dedik...
25. hafta kontrolü geldiğinde sanırım asıl dönüşüm yaşandı. Bir aydır bebeğimizi görelim vs. diye heyecanla bekliyoruz; doktor o kadar kısa süre bakıp konuyu kapattı ki... meğerse sezaryene yetişecekmiş. Benim elimde sorular kalakaldım; "e biz başka zaman gelseydik" dedim. "Zaten ortamı hazırlıyorlar, hemen gider işimi halleder gelirim" dedi ama o ara şoförüne arabayı hazırlatıyordu.
Ben bir de en saf halimle "benim muhtemel doğum tarihim ne zaman; siz buralarda mısınız?" deyince olanlar oldu.
Doktor en "normal" haliyle takvime bakıp "aaaa ben o tarihlerde muhtemelen yurtdışındayım" demesin mi???!!!
"E peki ne olacak o zaman?" dedik.
"Her zaman b planımız vardır; sizi güvendiğim bir doktora emanet edeceğim" dedi.....
İyi de senin güvendiğin doktora bakalım ben güvenecek miyim :)
Çıktığımızda alık balıklar gibiydik...
Yok arkadaş böyle gitmemeliydi bu iş.
Doktor anladık çok bilgiliydi de böyle saçma bir muameleye değer miydi?
Önceki görüşmelerimizi de düşününce o doktor amcadaki eksik şeyi bulmuştuk: heyecan!!! Amca heyecanını kaybetmişti. Beni ısrarla epiduralli normal doğuma ikna etmeye çalışıyordu çünkü epiduralli olursa ben "prenses gibi" doğuracaktım ama "epiduralsiz" olursa onu boş yere sıkıntıya sokacaktık...
Şu an riskli gebelik durumu yaşayan birilerine bu bahsettiğim amcayı gözü kapalı tavsiye ederim çünkü alanında çok başarılı. Ancak bizim elektirklerimiz kendisini çok sevmiş olmama rağmen tutmadı.
(İşte o ara ben ilk aydınlanmamı yaşadım ama buraya sıkıştırmayayım;ayrıca yazayım onları...)


Peki gönlüne yatan bir doktor bulmak kolay mı???
Hiç de değil...
25-28 arası kimselere gitmedik,zaten niye gidelim.
Baktığımız ilk kriter doktorun bir hastanede çalışıyor olmasıydı yani yeniden özel muayene sıkıntısı yaşamak istemedik.
28. haftada yine herkesin ballandırarak anlattığı genç bir erkek doktora gittik. Ben çok ümitliydim kendisinden. İnternetten araştırma yapınca "aa ben bu adamı çok sevdim" demiştim.Ki ne kadar safmışım :)
Görüşmemizde ilk sorusu daha doğrusu sorgusu ilk doktorumuzu neden bıraktığımız üzerine detaylıca bizi sıkıştırmak oldu. "Sana ne arkadaş" demek istedim. demedim elbette... Fazla ukala halleri bizi inanılmaz itti. İşinde yüz numara olabilirsin ama biraz alçakgönüllü ol,dedik...
29. hafta geldiğinde yine şahane tavsiyelerle hypnobirthing uygulayan bir kadın doktor ile yollarımız kesişti. İlk muayenede bile çok fazla gel-git yaşadık konuşmalarından ama bulunduğu hastanenin hijyen koşulları beni ikna etmişti; devlet hastanesinde doğursam daha iyiydi...O derece yani... tabii bir de doktorun "doğum hafta sonu olursa ben giremem" demesi bizi süper ikna etti.. Zira Elif'e "kızım az daha bekle, pazartesi doğuverirsin" diyecek halim yoktu :)
Ve ben laylaylom bir şekilde doktor işini bıraktım...
O ara stres yaparım diyordum ama rahatladım, içime bir rahatlık geldi yani.
madem bu kadar uğraştık ve istediğimiz doktoru bulamadık demek ki işleri oluruna bırakmanın tam sırasıydı...
Bize "doktorunuz kim" diye soranlara "şu ara hiç kimse" diyorduk :))
31. haftaya geldiğimizde -ki ben o ara tüm sorumluluğu karabalığa bıraktım; iyi bir doktoru sen bul dedim- benim 32. haftada izne ayrılmam durumu olunca doktor arayışımız tamamen şansa kalmıştı aslında.
(O ara başka bir doktor daha bulmuştuk ama randevu istediğimizde "yarın kurumdan ayrılıyor"dediler; biz de gülerek telefonu kapattık)

Veee gelelim şimdiki gittiğimiz hastane ve doktora.
Ben hala akıllanmadığım için olsa gerek ara ara büyük konuşmaya devam ediyorum demek ki...
Bu hastanenin önünden servisle geçerken hep "bu hastaneye kim gelir ki;butik bir yer...yazık iş yapıyor mu ki" diyordum. Bir de "ben kadın kadın doğum doktoru istemem" diyordum :)
Nasıl da yuttum bu lafları.
Butik ama oldukça temiz ve düzenli bir yer. Doktorumuz da kadın ve gayet bilgili/ilgili/rahatlatıcı/eli hafif vs.
Bize gittiğimizde oldukça acayip sorular da sormadı. İlk günden sevmiştik kendisini ama şu an sarılmak bile istiyorum ona :) Öyle rahatlatıcı cümleler kuruyor ki... Bir de bir ara (yani yaklaşık 2 görüşmemizden sonra) telefonla arayıp bir şeyler sormamız gerekti ve bizi hatırladı!!!
"Bizim tatlı bebiş" diye seviyor Elifi :)
Elbette ki doğumda nasıl olduğu önemli ama şimdiye kadar bize hep güven verdi, sorularımızı oldukça detaylı yanıtladı.
Bu da önemli değil mi?
Kısacası bir doktor bilgili olsun tabii ki ama ilgili de olsun diyorum ben. Yani o heyecanı seninle yaşasın. 89653. doğumu olacaksa herhalde aynı heyecan kalmıyordur ama bizim ilk doğumumuz olacak inşallah, o yüzden de heyecanlıyız tabii ki.
Umarım doktorumuzla ilgili güzel fikir ve yorumlarımız devam eder ve size doğumdan sonra da güzel şeyler yazarım.
Son kontrole tesadüfen annem de gelmişti ve doktorumuza tam not verdi :)
Doktor maceramız da böyleydi ama bu süreç bana çok şey kattı; bir dolu aydınlanma yaşadım. Onları da başka yazıda anlatayım da düşünce olarak "nerdeeeen nereyeee" geldiğimi bir dökeyim size :)

MUSMUTLU GÜNLER & GÜNEŞLİ VAKİTLER :)
Devamını oku »

19 Mart 2014 Çarşamba

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?

Sahi neler bekler?
Aslında o kadar çok şey sayılabilir ki...
Olumlu ya da olumsuz anlamda değil elbette benim kastettiğim şeyler.
Ama insan başına ilk defa geldiğinde bocalıyor ve o dili anlamakta zorlanıyor.
Bazen okuduğunu bile anlamıyorsun ya da aklına yatmıyor okudukların.
Hamilelikle ilgili aldığım ilk kitaptır: "Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?"
Bende de yeri ayrıdır çünkü temel taşları bu kitapla öğrendiğimi düşünüyorum.
Tek olumsuz tarafı Amerikalılar için yazılmış olması ve bazı bilgilerin Türkiyeye uyarlanmamış olması denilebilir.
Dili oldukça sade, akıcı ve anlaşılır.
Konular genellikle soru-cevap şeklinde ilerliyor. İnsan bazen "tam da aklındaki soruyu" doktoruna soruyormuş gibi hissediyor.
Bu kitap,uzun yıllardır hamilelere yol gösteren önemli bir kaynak-mış, ben de sonradan öğrendim.
Kitabın devamı da var; "
İçinde neler var?
Kitap temel olarak 4 bölümden oluşuyor.
1. bölümde gebelik başlangıcı, temel bilgiler, beslenme düzeni ile ilgili konu başlıkları var.
2. bölümde ay ay hamilelik süreci ele alınmış.
3. bölümde hastalık vb. özel durumlar detaylandırılmış.
4. bölümdeyse doğum sonrası süreç ve "babalar da bebek bekler"den bahsediyor.

Kafa karıştırmıyor ama detaylı bir şekilde bilgilendiriyor bu kitap. 3. bölümü açıkçası neredeyse hiç okumadım çünkü yaşamadığım (çok şükür) şeyleri okuyup kafama takmak istemedim.
İkinci bölümde yer alan doğum süreci ile ilgili detaylı bilgileri de son günlerde tekrar tekrar okuyup notlarımı aldım ve heyecanlı anneanne ile sevgili karabalıkla paylaştım.
"Cahillik mutluluktur" ve "bilgi güçtür" diyen iki farklı görüş var. Ben açıkçası ikincisini tercih ediyorum. Cahillik hangi durumlarda beni mutlu kılar bilmiyorum ama süreci en azından kıyısından kenarından da olsa yakaladığım için kendimi daha güçlü hissediyorum.
Bu kitabı okumaya ilk başladığımda korkarak "doğum"la ilgili bölümü açmış, biraz okumuştum. O gece uyuyamadım :) amanıııın dedim, neler neler yaşanıyormuş öyle. Zaten ilk aylar olduğundan doğumla ilgili birşeyler okumayı bıraktım. Sonra "İçgüdüsel Doğum" kitabı ve "Hypnobirthing" ile tanıştım -ki o ara zaten aydınlanmaların en yüksek voltlusunu yaşadığım dönemdir- işte onlar sayesinde bazı şeyler daha "doğal" gelmeye başladı. "kesi" dendiğinde ürpermemeyi öğrendim mesela. (Onlardan neler öğrendim ayrıca yazmayı düşünüyorum)
Sonra başka bir aydınlanmayı sezaryen konusunda yaşadım. Sezaryene hiç ama hiç hazırlıklı değilmişim. Çok şükür ki şimdilik görünen öyle bir mecburiyet yok ama neticede hayat bu her an her şey olabilir. Ben "doğal doğum" ile kafamı meşgul ederken farklı bir ihtimal olursa ne kadar bocalayacağımı ve kendimi eksik hissedeceğimi anladım. İşte o ara tatlı bir cincüce ile tanıştım :)
Bu konunun bu kitapla ilgisi de şu oldu. Sezaryenle ilgili olan kısmı ben okumamışım bile ve orada şu yazıyordu:
"Kendini normal doğuma hazırlayan anneler bu satırları okumazlar bile.(ahanda yakalandım dedim) Ama önemli olan bebeğinize kavuşmaktır. Anne, düş kırıklığı, suçluluk, başarısızlık hissedebilir ama buna gerek yoktur. Doğum şekli sizi daha "iyi" anne yapmaz." (vay ağzından öpeyim dedim kim yazmışsa..)
Bloglarda da okuduğum kadarıyla bu konu çok tartışılıyor.
İnsanlar size tee en başından beri "normal mi istiyorsun, yapabilir misin, aman yap sezaryen kurtul gününü bilirsin" vs. diyor; kısacası herkes konuşuyor :)
Ben teeee en başından beri daha önceden söylediğim sebepten ötürü epiduralsiz normal doğum yapabileceğine inanan bir insanım. Lakin buna inanırken diğer seçenekler olursa hayal kırıklığı yaşayacağımı gözden kaçırmışım. Neyse ki onu da çabuk kavradım ve kendimi "doğum şekli ne olursa olsun sen kendin ve Elif için hayırlı olanı iste"ye odakladım. Kim ne derse desin önemli olan sağlıkla kızımıza kavuşmak.

Bu kitabın bu yazdıklarımla ilgisi de kafamı karıştırmayan ve bir hayli objektif bilgiler vermesi oldu.
Kısacası "Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?" kitabını mutlu ama cahil kalmak istemeyen insanlara tavsiye edebilirim.
* Doğum şekli (sezaryen vs.) konusunda kırıcı bir ifade kullandıysam da kusura bakmayın olur mu?
** Başka hangi kitapları okudum/okuyorum burada yazmıştım.
Bir de unutmadan bu süreç bana en çok sabırlı olmayı öğretti. Başlarda günler haftalar geçmiyor, tahlil sonuçları sabırsızlıkla bekleniyordu. 20lerden sonra "saymanın" bir faydası olmadığını gördüm. Henüz yarılamıştık çünkü :)
Şimdi de maşallah diyeyim, 38'i bitiriyoruz; elbette ki meraklıyım/heyecanlıyım hatta zaman zaman panikliyorum ama yine de an'ı yaşamaya çalışıyorum. Bilgisayarda uzuuun süredir bir şeyler yazarken midemin üstüne oturan tatlı bir poponun varlığını hissediyorum ve yazmakta cidden zorlanıyorum ama düşünüyorum da bu an'lar da özel;hem de bize özel :)

Devamını oku »

18 Mart 2014 Salı

Hamileyken Özlenen Şeyler :)

Belki buna "aşerme" bile denebilir ama tecrübelerime göre hamilelikte de olsa "aşerme" ve "özlemek" bambaşka şeyleri anlatıyor.
Belki aynı kapıya çıkıyor onu da bilmiyorum ama benim hamileyken aşerdiğim 1 şey oldu.
O da 16-17 sene önce memleketteki bir pastanede yediğim profiterol...
Ki ben profiterolü hiç sevmem ve normalde yemem.
Bir gün uyandım ve burnuma çikolatanın tencerede pişme kokusuyla beraber profiterolün arasındaki krema kokusu geldi. Bu nedir yahu diye düşündüm. Yıllaaaar öncesinden tanıdık bir kokuydu bu ama ne olduğunu anlamam biraz zaman aldı. Ve hemen kendimi o pastayı yerlen buldum. Eskiden küçücük bir yerdi şimdilerde büyümüş ama pastanın tadı hala güzel.
Nereden mi biliyorum?
Kuzenimi aradım.
Dedim ki "pasta pastanesi hala profiterol yapıyor mu; yapıyorsa Ankara'ya gönderiyor mu?" :) Ben tabii o kadar ciddi sorunca kuzen kişisi sağolsun bunu görev edinmiş ve gidip 1 kilo profiterolü sarıp sarmalatıp buzlu kaplarla göndermiş.
O zaman 3-4. aylardaydık sanırım. Ve ben akıllısı 1 tane bile fotoğraf çekmemişim sabah kahvaltısında götürdüğüm o pastanın.
Sanki aramızdaki bir özlemi giderir gibiydik :)
Kısacası benim aşerme maceram bu kadardı.
Ne öyle gecenin bir vakti karpuz, kavun istedim ne de hiç bulunmayacak bir şey.
Hoş, son günlerde canım sulu can erik çekiyor ama hamileliğin sonuna geldim diye herhalde beni sallayan yok,onu da diyeyim :)
Ama özlem...
Özlem duyduğum şeylerin TEEE EN BAŞINDA DENİZ GELİYOR...
Deniz kokusu, denize girmek, denizi izlemek, deniz kenarında yürümek...Hepsi yani.
Kurak Ankara ikliminde kendimizi parklara bahçelere attık ama hiçbiri bendeki "deniz"i kesmedi,zaten olmazdı da.
Denizi görmeye gidemedik, bu sanırım en çok içimde kalan şey oldu.
Burnuma hep bir deniz kokusu geldi. Ne yapalım, kısmet değilmiş...


Zararlı yiyeceklerden tüketmek de listemi zorlayabilir.
Mesela sosisli makarna :)
Sosis bizim eve normalde hiç girmez bu arada ama can bu ya çekti işte hem de en makarnalısından ...
Çocukluğumdan beri sevdiğim zararlı cipsler..
Arada yaptığım kaçamakları saymazsak kendimi bu konuda haliyle biraz kısıtladım. Hamile olmasam da yememem gerektiğini biliyorum ama her insanın zayıf noktası olabilir değil mi? Hele ki en fıstıklı tombisinden :)
Sadece yeme-içme işleri değil elbette son zamanlarda uyurken sağdan sola soldan sağa "önce niyet etmeden" dönmeyi özledim :) Bu bir şikayet değil, asla. Neticede karnında minik tekmelerle beraber uyumak o kadar keyifliyken,haksızlık yapamam.
Koşmayı özledim :) O nereden çıktı demeyin. Normalde yürüyüşteyken biraz da koşayım diyen biri değilim çünkü hemen nefesim kesilir ama canım arada ihtiyacın olduğunda koşmak da güzeldir,insana kendini özgür hissettirir, değil mi?
Kahve de diyebilirim ama onun hamilelikle ilgisi yok, içmememin sebebi tamamen midemdeki sorun. Ona da alıştım gerçi, canım çok çektiğin içiyorum. Sade Türk kahvesi her zaman favorim. Misafirler şekerli istediğinde "ne kadar şekerli acaba" diye bir kestirimde bulunamıyorum,o yüzden kusura bakmasınlar.
Bebeğimizi inşallah sağlıkla kucağımıza aldıktan sonra da bugünlerden özlediğim şeyleri yazarım. En güzeli de benimle yürüyen minik tekmeler :) "Günaydııın" diyen eller olur herhalde :)

Peki ya siz hamileyken en çok neleri özlediniz?
Devamını oku »

17 Mart 2014 Pazartesi

İyi Ki Doğduk Biiiiz :)

Geçen senenin yazısını okudum az önce; "1 yaş daha almanın mutluluğu" demişim.
Şimdilerde ne hissediyorum diye şöyle bir baktım/ düşündüm de hem aynı hem de çok farklı.
Geçen sene mesela Karlar Kraliçesi ile tanışmış,kütüphanelerde çokça vakit geçirip mutlu olmuşum...
Olmuşum diyorum çünkü bu ara hafızam biraz zayıf (hani öncesinde oldukça süperdi ya şimdi zayıf sadece :P ) ve yazıyı okuyunca anılarım canlandı.
Bu sene ise bambaşka bir şekilde kutladık; kendimizi araya sıkıştırıverdik resmen :)
Daha şimdiden önceliklerimiz değişmiş.
Şu an çıkıp da bir yerlerde gezeyim pek diyemiyorum tabii, daha çok gideceğimiz yerde oturacak yer var mı, tuvalet var mı onları soruyorum :)
Ama yine de aynı düşünüyorum; yaşlandım vah tüh demiyorum; bence gerçekten her yaşın ayrı bir güzelliği var;29'un da :)
Herkesin kendi tercihidir ve kimseyi kınamam elbette ki ama ben özel gün olarak sadece doğumgünlerini önemsiyorum diyebilirim. Onlarda da manevi değeri olan bir hediye hatta hatırlanma pek kıymetli oluyor..
Mesela bu sabah -ismini vermeyeyim belki istemeyebilir- çok sevdiğim bir arkadaşım aşağıdaki görseli göndermiş bize mail olarak :) Amanııın ne kadar mutlu oldum..
(Bir de Elife Moli ile Olaf sürprizi var ama onu buraya sıkıştırmayayım)

Yeniden çooook teşekkürler :)
Bu sene tüm dileklerimiz Elif'e sağlıkla kavuşmak.
Bu sabah aklıma şöyle bir görsel geldi, cumartesi günü gelen hediye paketlerinden faydalanarak  basit bir çizim yaptım yani kendim çizemeyince hazır çizilmişlerinden faydalandım :)


Nasıl olmuş sizce?
Başkalarının bize "iyi ki doğdunuz" demesi daha mantıklı tabii ama ben yine yazayım istedim "iyi ki doğduk" diye :))
Bugün benim doğumgünüm yarın da karabalığın. Lokum tatlısının doğum günü Haziranda, Elif'i ise henüz bilmiyoruz...
Bu sene açık söylemek gerekirse içimde doğum günü mutluluğundan daha çok Elif'in doğum heyecanı var.
Ne zaman olur, nasıl olur onları düşünüyorum. Aklıma komik senaryolar geliyor, gülüyorum.
İnşallah her şey yolunda gider ve sağlıkla/kolaylıkla kavuşuruz kızımıza.
Daha dün babası "bak Elif, balık burcu olmak istiyorsan hala vaktin var" dedi ama bizimki bir eve "2 balık" yeter diye düşünüyor bence :)
* Evdeki karabalık, son sözüm de sana: "İyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın, iyi ki benim karabalığımsın :)

HERKESE PEK NEŞELİ HAFTALAR, SEVDİKLERİYLE MUSMUTLU DOĞUMGÜNLERİ DİLERİM(Z) :)

** Google Amca da sürpriz yapmış, yeni gördüm:
Sağol Canım :)


Devamını oku »