Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




bernaekinvebiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bernaekinvebiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Kasım 2014 Pazartesi

Anne(lik) Sohbetleri: Berna & Ekin

Berna'yı "ekinvebiz" olarak BDK sayesinde tanıdım. Aslında itiraf etmem gerekirse Berna'dan daha çok Ekin ve çizimleri/okudukları ilgimi çekmişti :) Bir de maşallah o hep gülümseyen yüzü. Elif daha 7 aylık ama nedense Ekin'i Elif'e, Elif'i de Ekin'e benzetiyorum. Belki de hayalimdeki Elif, Ekin'dir kim bilir :) O zaman hayalimdeki anneliği de Berna ile konuşmam lazım :)

Berna Merhaba,
Sana ilk sorum tabii ki çocuk kitaplarıyla ilgili olacak. Ekin’den önce de okur muydun çocuk kitaplarını yoksa bu dünyaya Ekinle mi girdin?
Doğrusu, her zaman kitap okumayı severdim ama çocuk kitapları Ekin’le birlikte hayatıma girdi, daha doğrusu ben o dünyaya giriş yaptım J Hem şunu da belirtmem gerek, Ekin 8 yıl önce doğdu ve o zamandan bu zamana çocuk kitapları çok daha arttı ve çeşitlendi, ne mutlu ki ;)

Annelik maceran nasıl başladı?
Genellikle hisleriyle hareket eden biriyimdir, içimden geldiği gibi davranır, aşırı plan programı hiç sevmem. Ama bir bebek dünyaya getirmek konusunda hiç öyle değildim J  Yani Ekin’e ne zaman hamile kalayım, ne zaman doğurayım, hepsini aklımda planlamıştım. Önce jinekoloğuma gittim, “biz bebek istiyoruz, bedenim hazır mı, sağlıklı mıyım, hangi kontrolleri, testleri yaptırmam gerek” diye sordum. Bana bir liste verdi, kan testleri, hormon testleri, ne varsa hepsini yaptırdım. Demir eksikliğimi demir iğneleriyle telafi edip depoları doldurdum (bu arada 5 kilo aldım, iyi de oldu), folik asitlerimi aldım. Troid hormonlarımda küçük bir sıkıntı oldu, tüm hamileliğim boyunca her ay kontrol ettirdim, hormon takviyesi aldım. Ve ilk denemede Ekin bize katılmak için hevesli olduğunu gösterdi bize ve tam istediğim tarihte (sonbaharda eylül-ekim gibi doğursam ne iyi olur demiştim hamile kalmadan önce) 2 ekimde dünyaya, dünyamıza geldi, iyi ki de geldi J Bu konuda çok komik bir anımız var, onu anlatayım; ben ilk denemeden sonra Ahmet’e “hissediyorum, kesin hamileyim” dedim. Ahmet benim her konudaki aşırı heyecanımı ve sabırsızlığımı bildiği için “abartma canım, daha yeni başladık denemeye, hemen heyecan yapma” dedi. Ben reglim birkaç gün gecikince hemen test aldım, Ahmet bu arada sürekli telkin halinde, heyecan yapmamı önlemeye çalışıyor. Test sonucu tahminim doğru, evet, hamileyim! Ahmet şok oldu tabi, hala inanamayarak “istersen kan testi de yaptıralım, bunlar kesin sonuç vermiyordur, sen yine de kaptırma kendini” falan demişti J Galiba heyecanımın boş çıkmasından etkilenmemen içindi bunlar. Hatırladıkça çok gülerim J


Doğum hikayeni anlatabilir misin?
Doğumum genel olarak çok rahat ve kısa bir doğum oldu diyebilirim. Ekin 38. hafta bittikten sonra, daha fazla bekleyemeyeceğim diyerek dünyaya gelmeye karar verdi, 2 hafta daha içerde kalacağını düşünen anne babasını yanıltarak J. Yorgun bir günün sonunda (bütün gün ayaktaydım ve hep yürümüştüm)  saat 23.00’te başlayan bel ağrısı, saat 01.00’de doktorumu aramam (bu nedir diye, çünkü hala doğumun başladığını anlamamıştım) hastaneye gidiş, 04.20’de Ekin’i doğurmam, yani toplamda 4-5 saatlik bir maceraydı, bu sürecin bir kısmını evde yaşamış olmam da güzel tarafı tabi J. 2 Ekim 2006’da sabaha karşı 04.20’de normal doğumla Ekin’imiz aramıza katıldı J

İlk günlerde yanında birileri var mıydı?
Babamın sağlık sorunları nedeniyle annem yanımda olamadı. Bu hala beni üzen bir konudur, o yüzden hayatta olursam eğer, ileride kızımı bu süreçte yalnız bırakmamak, yanında olup destek olmak istiyorum, umarım yapabilirim bunu. İlk zamanlar kayınvalidem vardı yanımda, ama çok çok kısa bir süre. Sonrasında hep Ekin’le yalnızdım, elbette eşimin desteği büyüktü, ama yükü de büyüktü. Biz meslektaşız, mimarız ikimiz de. Birlikte çalışıyorduk, ben ofisteki işleri yürütüyordum, eşim üniversitede de görev yapıyor, doktorasını hazırlıyordu. Hatta Ekin’in doğumundan sonra bitirdi doktora tezini. Ben Ekin’i büyütmek için işime ara verdim, eşim okuldaki görevinden ayrılıp ofisteki tüm işleri yüklendi. Zor ve yorucu bir süreçti ve yalnızdık. Birbirimize destek olmaya çalıştık. Ekin’in büyüme sürecinde ailelerimden ve dışarıdan hiç destek almadık, bir süre sonra aslında bunun yorucu ama çok avantajlı bir durum olduğunun farkına vardığımı söylemeliyim. Çekirdek aile olarak çok bağlı ve güçlü yaptı bu bizi. Kalabalık ortamda çocuk büyütmenin anneye kolaylık olduğu kesin ama bebeğinizle baş başa olma duygusunu yaşayamıyorsunuz. Bence bu bağ çok önemli ve bunun uğruna her türlü zorluğu yaşamaya değer J


Ekin şimdi tam 8 yaşında. Bu yaşın da kendine göre zorlukları oluyor mu?
Her yaşın kendine özgü zorlukları oluyor tabi. Her zaman birey olarak saygı gösterdik biz Ekin’e, fikirlerine saygı duyduk. Büyüdükçe bağımsızlığı artıyor, ama bu yaşlarda hem bağımsız, hem size ihtiyacı var. Bu bazen sıkıntı yaratıyor. O yüzden mümkün olduğu kadar bağımsızlığını destekleyerek ama yine de bir adım yanında olduğunuzu hissettirerek hareket etmek gerekiyor. 8 yaşında artık, evdeki yaşamla dışarıda görüp tanık oldukları arasında kıyaslama yapabiliyor, hak-haksızlık, adalet konularında çok duyarlı, mücadeleci, kararlı ve hala çok meraklı bir çocuk. İkna olmak istiyor, anlayana, öğrenene, ikna olana kadar soruyor. Hiçbir şeyi geçiştirmedik şimdiye kadar, hep detaylı ve uzun anlattım/anlattık, anlamaz demedik. Sonuçta büyüdükçe daha çok anlıyorum bunu, yaşadığımız ülkede hayretle karşıladığı, anlayamadığı, anlamlandıramadığı şeyler o kadar çok ki ve üzgünüm giderek artacak gibi. Bizim için de aynı şey geçerli tabi, maalesef…


Ekin nasıl bir bebekti; uykuyu sever miydi, iştahı iyi miydi?
Ekin meme konusunda çok iştahlı bir bebekti, 31 ay sınırsız meme hizmetinden faydalandı kendisi J)))) Genel olarak iştahlıydı, hiçbir zaman yemek sorunlu bir çocuk olmadı. Yemek seçmezdi, hala da öyledir. Mantar hariç (ki onu da bol bol yedi zamanında, birkaç yıldır yemiyor) her şeyi yer. Sebze çok sever, meyve ayırt etmez, et de çok sever bunun yanında. Bir İzmirli olarak, balık ve otlar (cibez, deniz börülcesi vs) vazgeçilmezidir. Salatasız yemeği eksik bulur, alışkanlık tabi J Bizim beslenme şeklimize adapte oldu kolayca, dengeli ve her gruptan besin olur soframızda. Ek gıdaya ilk geçtiği dönem hariç, Ekin’e ayrı yemek pişmedi hiçbir zaman. Hep sofrada bizimle, biz ne yersek onu yedi ve yiyor J

Uyku konusunda da ilk aylar, hatta emzirme olayı bitene kadar, yani 31 ay, ben uyku nedir bilmedim pek. Hep uyandı, hep emzirdim, koyun koyuna uyuduk. Emzirme sona erince kendi kendine ve kolaylıkla uyudu. Geçiş çok rahat oldu, o yüzden bu konuda biraz esnek olmalı, stres yapmamalı. Ben eşim ertesi gün erkenden işe gittiği için, geceleri de Ekin’le ilgilendim, biliyorum, çok zor ve yorucu. Ama inanın geçiyor, hatta bu süreçte hep kucağımda, koynumda olduğu için Ekin, daha rahat geçiş yaptığını bile söyleyebilirim, evet J Şimdi de akşamları 9, en geç 9.30’da uyur. Sabahları okul yoksa, sabah uykusuna da bayılır J
Bu arada not: uyku eğitimi falan yapmadım, kendi çapımda karşıyım “uyku eğitimi” lafına da J Sadece “çocuğumu” iyi gözlemledim, uyku saatlerine göre hayatımızı düzenledim. Ona sıkıntı yaratmayacak çözümlere yöneldim, mesela benimle rahat uyuyordu, göğsümde, bunu verdim ona. Yat yerine bensiz demedim J)) Çok yorucu, kabul. Ama bebeğim mutluydu, huzurluydu, benim için önemli olan bu. Bence Ekin’in uykuyla problemi olmamasının temelinde bu ihtiyacının karşılanması yatıyor, ben öyle düşünüyorum J

Ekin’e okuduğun ilk kitabı hatırlıyor musun?
Ekin bebekliğinden beri kitaplarla iç içe. Tabi o zaman bu kadar çok kitap yoktu, kaynaklar sınırlıydı.  İlk kitaplarını babası aldı Ekin’e, hediye paketleriyle getirirdi mutlaka J O paketler açılır, içinden Ekin’in şaşkın bebek bakışları arasında kitaplar çıkardı J Daha oturamıyorken bile, birkaç aylık bebekken yani, babasının getirdiği bir sürü çocuk kitabıyla haşır neşir oluyordu. Ama sanırım ilk kitabı, şu kumaş kitaplardandı. Hala saklıyorum onu. Hem yiyor, tadına bakıyor, hem de benim resimlerden uydurduğum hikayeleri dinliyordu. Sonra da nesneler, renkler vs gibi küçük kitaplara geçti. Okumaya başlayana kadar hep ben okudum ona kitapları, artık 3 yıldır kendi okuyor J
Bu fotoğraf benim favorim :)
 İzmir, çocuk büyütmek için ideal bir şehir sanırım değil mi?
İzmir bu ülkede yaşayabileceğim tek şehir, kendi adıma söylüyorum. Ekin’in bir kız çocuğu olarak İzmir’de büyümesinden son derece memnunum J

Eve bir kitap girdiğinde Ekin’den önce sen mi okuyorsun; itiraf et J
Esra’cığım, o eskidendi J)) Çünkü artık onun kitaplarını ondan önce okumama izin yok J Önce Ekin okuyor, sonra sıra bana geliyor. Eve her kitap aldığımızda heyecandan deliriyorum ama beklemek zorundayım J Arada kaçamak yapmaya çalışıyorum ama anlıyor o zaman da. Çünkü dayanamayıp anlatıyorum J))

Biz  1 kere gittik ama Mordoğan’ı çok sevmiştik. Siz tüm yaz oradaydınız. Çocuklar denizi, sahili, taşı, toprağı seviyor değil mi?
Elbette J Mordoğan’da köyde bir taş evimiz var. İşimiz restorasyon olduğu için bu eski taş evi alıp restorasyonunu kendimiz yaptık. Bu konuda eşimin hakkını vermem gerek, harika bir iş çıkardı ;) Ekin yazları orada köy hayatı yaşıyor. Bahçemiz var, salatalık, domates, roka, semizotu ektik bu yıl. Çıplak ayak çimde oynuyoruz. Her gün denize girip yüzüyoruz, kumlarla oynuyoruz. Ekin keçiler, tavuklar, köpeklerle ilgilenmeye bayılıyor. Tavuk koromuz var, bazen şarkı söylüyorlar, ya da biz öyle hayal edip gülüyoruz. Çeşitli böcekleri takip edip, inceliyoruz, Ekin’in müthiş keşifleri oldu bu yıl. Müthiş sesler var doğada. Oradaki evimizde TV yok, almadık. Uyanırken doğanın sesini duyuyoruz. Herhangi bir an, mesela bir eşek anırması duyup kahkahalarla gülüyoruz. Değişik bir ses duyup bahçeye fırlıyoruz, ses nereden geliyor diye inceleme yapıyoruz. Sürekli takip ettiğimiz bir yavru baykuşumuz var mesela. Ben ilk kez baykuş sesi duydum Mordoğan’da. Yani birkaç ayımız doğayla iç içe geçiyor ve biz çok mutluyuz bu durumdan J


Ekinle favori kitaplarınız hangileri?
Olamaz! Bu sorulardan çok korkuyorum, çünkü seçmek çok zor. Hatta Ekin’e de sordum. “Hepsi anne hepsi!” dedi J Kitaplığımız gerçekten çok geniş ve Ekin kitapları seri bir şekilde arka arkaya okuyan bir çocuk. Kendi kendine okumaya 6 yaşında başladı. O günden beri yüzlerce kitap okudu, dolayısıyla ben de o kadar çocuk kitabı okudum, şimdi nasıl seçelim? J)))

Sen mimarsın ve kızın harika çizimler yapıyor. Bu genetik bir şey sanırım. Ekin’in çizimlerini kitap haline getirmeyi düşünüyor musunuz? (Ben, ilk alan kişilerden biri olurum kesin J
Ekin sanatsal yönü güçlü bir çocuk. Eline kalem, boya aldığından beri çiziyor, boyuyor. Bu hayatının bir parçası, tıpkı müzik gibi. Yani Ekin’i tanımlayan ana özeliklerden biri. Resim yapmadan, bir yerlere bir şeyler çizmeden duramaz. Duvar, yer, kağıt, lokantadaki servis, peçete, eline geçen her şeyle, her yere resim yapar. Bebekliğinden beri sergilere götürürüm ben Ekin’i. Gezeriz, mümkünse sanatçıyla tanıştırırım. Yapanı, yapılanı görsün diye. Ve evimize gelenler bilirler, evin her yeri resim sergisi gibidir. Koridorda bir askı sistemimiz var, bu sayede sürekli açık bir koridor sergimiz oluyor  J Zaman zaman yenilenir, eski resimler yenilerle yer değiştirir. Bazı resimleri (büyük tuvale yaptıkları) salonda duvarlara asılıdır. Bazıları dosyalanmıştır, çünkü o kadar üretken ki, tarihleyip dosyalamazsam başa çıkamıyorum J Şu anda mesela evde koliler dolusu resim var J Bu konudaki genetik yeteneğini babasından almış Ekin, eşim de resimle ilgilenirdi bir zamanlar. Şimdi vakitsizlikten yapamıyor ama kesinlikle çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. İyi resimden de anlar, o nedenle eşimle Ekin’in yaptığı resimler üzerine konuşmayı seviyorum J  Bu arada, hiçbir zaman Ekin’in çizdiği hiçbir şeye sözle ya da başka şekilde müdahale etmedik, bunu çok önemsiyorum. Kendiyle baş başa üretim halinde oldu, bu anların gerçekten önemli anlar olduğunu düşünüyorum. Kitap haline getirmek için benim çok uğraşmam, bu işle ilgilenmem gerek. Bilmem, neden olmasın? J




Bu çizimleri azıcık (ç)aldım  kabul :)
Sence sen nasıl bir annesin? (sabırlı, oyuncu, hoşgörülü, kararlı, tutarlı…)
Bunu Ekin’e soruyorum bazen ben de. Çok objektif yanıtlar veriyor J Ama genellikle eğlenceli bir anne olduğumu söyler, çünkü kızımla iyi vakit geçirmeye çalışıyorum. Onunla kendim ilgileneyim diye işimi bıraktım, okul hayatı başladığından beri onu mutlaka evde ben karşılarım. Yanında olduğumu ve onu sevdiğimi, değer verdiğimi hissettirdim. Sonuçta güçlü bir anne-kız bağımızın oluştuğuna inanıyorum. Onunla bir şeyler yapmaktan hoşlanıyorum ve o da farkında bunun. Birlikte konserlere gideriz, sohbet ederiz, fikirlerimizi paylaşırız, okuduklarımız hakkında konuşuruz, film izleriz, kıkırdarız, kahkaha atarız, kudururuz, eğleniriz, tartışırız. Bunları keyif alarak yaptığımı bildiği için bana sen eğlenceli bir annesin diyor sanırım J Ha, tabi kuralcı bir yanım da vardır, mesela uyku saati konusunda çok esnemem. Sağlıklı beslenme konusu zaten evde kabul görmüş bir konudur, herkes hemfikir bu konuda. Biraz sabırsız ve fazla heyecanlı bir yapım var, e o da bu yaştan sonra pek değişmiyor, beni de böyle kabul ediyorlar sanırım J))))) Ben duygularımı hiç gizlemedim Ekin’den, üzüntümü de bilir, ağladığımı da görür, sevinçten deli deli dans ettiğimde, sokakta zıplayarak yürüdüğümde hep yanımdadır, tanıktır bu hallerime J Sanırım ben içten bir anneyim, normalde neysem öyle yani J

Ekin ileride nasıl biri olduğunda kendini iyi hissedersin?
Şu anda zaten kişiliği ortada. İleride nasıl bir insan olacağına dair bir fikir veriyor J Ben Ekin’in hep vicdanlı bir insan olmasını istedim. Kendi haklarının ve aynı zamanda başka insanların haklarının bilincinde olsun. Sorumluluklarını bilsin ama bunlar uğruna yaşamanın güzelliğinden vazgeçmesin. Tıpkı şu anda olduğu gibi algısı, ilgisi, merakları hayatın güzellikleri üzerine olsun. Müzik yapmaktan (müzik eğitiminde 5.yılı, 3 yıldır recorder çalıyor), resim yapmaktan hiç vazgeçmesin. Sanat hep hayatında olsun. Ve en önemlisi umutları hiç tükenmesin…

Henüz erken ama eğitim sistemimiz çocukları yarışa hatta maratona sokuyor. Bu konu hakkında yani Ekin’in eğitim-öğretim hayatıyla ilgili planların(ız) var mı?
İşte benim bam telim… Bu konu hakkında çok şey yazabilirim. Eğitim sistemi sizi nasıl tek tipleştirmeye çalışıyor, bireyselliklerinizi nasıl önemsizleştiriyor, bakış açınızı nasıl köreltiyor, bunları uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bu ülkede yaşayıp çocuğu okula giden herkes aşağı yukarı bunları biliyor. Anaokulundan beri sürekli bir mücadele içindeyim, her ne kadar kafamıza uygun okullar bulduğumuzu düşünsem de, daha gidilecek çok yol olduğu kesin. Yerleşik kalıpların değişmesi çok zor. Eğitim sistemi içinde ufku geniş, bakışı geniş eğitimcilere ihtiyaç var, çok şükür ki bunların bazılarına denk geldik. Ekin’in eğitim hayatı ile ilgili temel prensibim şu, hiçbir zaman kontrolü, denetimi, bağlantıyı, iletişimi bırakmamak. Gözüm sürekli Ekin’in ve okulun üzerinde. Yanlışları da doğruları da beraber gözlemliyoruz Ekin’le. Okul hayatıyla ilgili yaşadığı güzel şeyleri de olumsuzlukları da mutlaka konuşuyoruz anne-baba olarak. Her şeyin fazlasıyla farkında olan bir çocuk. Bazen bunun avantajları yanı sıra dezavantajlarını da yaşıyor haliyle. Ama bu süreçte onu dinleyen ve dikkate alan anne-babası olduğunu biliyor. Gerisi sorun değil, her koşulda çözümlenebilir. Bir şekilde bu sistemin içindeyiz, ama kendimizi korumaya çalışıyoruz. Özetle bunu söyleyebilirim.

Ekin’den “mutlaka ama mutlaka okuyun bu kitapları” listesi alabilir miyim? (Onun zevkini çok beğeniyorum (şurada güzel bir şeyler buldum sanki) 
Ekin bu soruya yanıt vermek istemedi, “hepsini hepsini seviyorum kitaplarımın!” dedi J Ben de Ekin’in zevkini çok beğeniyorum. Uzun zaman ben seçtim kitaplarını, sonra beraber seçtik, şimdi kendisi seçiyor, ama benim önerilerimi de dikkate alıyor. Yine de isim vermem gerekirse, sıkı bir Roald Dahl hayranı Ekin. Ayrıca elbette Pıtırcık serisine bayılıyor, Andrew Clements’i, Ursula K. Le Guin’i çok severek okuyor. Bunları yazdığımı görse kızar bana, şu da vardı bu da vardı diye J Çocuk kitapları gerçekten çok derin, güzelliklerle dolu bir dünya. Hiçbir zaman çocuk kitabı okumayı bırakmayacağım bu yüzden. Ekin’in de bu tadı aldığını biliyorum, bu konuda şanslıyım J Zaman zaman bizden tavsiye isteyen, liste isteyen dostlarımız oluyor, onlarla paylaşıyorum. Ama hep eksik kalıyor, tüh şunu da yazsaydık, hay Allah bu da vardı falan diye J Çocuğu olsun olmasın, herkese tavsiyem, güzel çocuk kitapları okuyun. Gerçekten okumanın eğlenceli ve tatlı bir duygu olduğunu hissedeceksiniz J

Anne adaylarına ve benim gibi acemi annelere neler tavsiye edersin?

Çok tavsiye vermeyi seven biri değilim aslında. Hele söz konusu olan annelikse. Çünkü her anne-çocuk ilişkisi kendine özgü dinamikleriyle var olur. Her biri ayrıdır ve her biri özeldir. Ama kısaca şunu söyleyebilirim, anne olmaktan, bunun getirdiklerinden keyif alıyorsanız, çocuğunuz bunu hissediyor. Çok kasmadan kendimizi, biraz akışına bırakmak gerek. Çocuğumuzu dinlemek çok önemli. Kitabi bilgilere birebir uyacağım derken hırpalamayalım kendimizi. Bilmek, okumak, öğrenmek harika, asla bunlardan vazgeçmem. Ama kesin bir şey var, bana anne olmayı Ekin öğretti. Ekin’dir beni eğiten, gerektiğinde dönüştüren, hatalarımı gösteren, doğrularımı yansıtan… Birlikte büyüyoruz, birlikte öğreniyoruz. Sevildiğini, birey olarak değer verildiğini hisseden çocuk, daima sizinle iletişime açık olacaktır. “Sen bizim ailemizin bir parçasısın, varlığın çok önemli, fikirlerin bizim için değerli” biz bunu hissettirdik Ekin’e hep. Gerçekten Ekin bizim kızımız olduğu için mutluyuz 

Bu sohbetten sonra "hemen yaz gelsin, İzmir'e gidelim yok yok Mordoğan'a gidelim, Ekinle evin bahçesinde beraber kitap okuyalım" gibi bir istek oluştu bende :) Berna'nın annelik tarzını da çok sevdim; pozitif, rahat, ilgili, sabırlı... Kendim için notlar aldım yine bu sohbetten de.
Ekin'in kitaplığını ise hala meraktayım :)
Katıldığınız ve harika fotoğraflarınızı paylaştığınız için çok teşekkürler Berna, Ekin'i saçlarından benim yerime de öper misin :)



Devamını oku »