Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




uşaktan bir hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uşaktan bir hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ağustos 2015 Salı

Bir Fotoğraf ve Hikayesi - Eşek

Hiçbir şey bilmediğim zamanlardı.
Böyle hissettiğimi sonradan anladım tabii.
O zaman sorsan daha farklı cevap verirdim, belki "arıyorum" derdim ama ne aradığımı söylemezdim.
Söyleyemezdim.
Arabanın içindeydim göz göze geldiğimizde. Bakışları beni çok etkilemişti ve o an nasılsa aklıma fotoğraf çekmek gelmişti.
Bu kareyi bir kartpostalda görsem muhtemelen fotoğrafı çeken kişinin o an ne hissettiğine odaklanırdım. Eşeğin üstündeki bu minik erkek çocuğunun "minik" olmayan, kareye-bence- sığmayan bakışlarını ben çekmiştim. Duygularını merak ettiğim kişi bendim aslında.
Yanında yürüyen annesi ve fotoğrafta pek de görünmeyen kız kardeşi gülerek yürürlerken bu çocuğun bu sert bakışlarına anlam verememiştim. Hatta ilk aklıma gelen neden kızın da eşeğin üzerinde olmadığıydı. Muhacirlikten geldiğimiz için köyümüz olmamıştı hiç ve bu fotoğraf da ziyaret ettiğimiz bana yabancı olan bir köydendi, yaklaşık 3 sene önce. Bildiğimiz bir manzaranın bana ne kadar yabancı olduğunu sonradan anladım. Tuhaf hissetmiştim çünkü kendimi.
Hikayelerini merak ettiğim için de bu fotoğraf hep gözümün önünde durdu bunca zaman. Arabadan inip onlarla konuşsam belki de büyü bozulurdu. Ben de büyüyü bozmadığım için mutluyum, o yüzden de bu fotoğrafın hikayesini ben yazdım.

"Annemle komşu köye gitmemiz gerekmişti, bizim ufaklık da takılmıştı peşimize. Annemi hiç bırakmazdı zaten, ebemlerde de kalmamıştı o yüzden. Tatilde olduğumuz için bizim köyde çok fazla arkadaşım da yoktu. Okul için gittiğimiz köyde daha çok ev, daha çok arkadaş daha çok oyun vardı. Tek başıma gitmeme izin vermezlerdi ama, daha küçüktüm onların gözünde. Okula da büyük küçük toplaşıp beraber yürürdük. Okulun uzakta olmasına üzülmez, her gün yeni maceralar yaşayacağımız için sevinirdik. Çanta da taşımazdık ki. Kitap, defter, kalem, silgiyi ortaklaşa  kullanır dönerdik eve. Ödevleri de her gün birimizin evinde yapar, ağabeylerimize okuturduk. Annemin okuma yazması yoktu ama hep gülerdi bizi ders başında gördüğünde. Güneşte de karda da hep yanardı, o yüzden de dişleri hep daha parlak gelirdi gözüme. O gülünce içim ısınırdı. Gülmeyince bir şeylerin yolunda gitmediğini anlar, ben de somurturdum. Kardeşimse hiçbir şeyin farkında değildi, annemin eteklerinde oyunlar oynardı. Annem ıspanağı aklar, bükmeye bazlamaya koyardı, çok sevinirdik. Ama hiçbiri ananemin ara sıra yaptığı ıspanaklı döndürme böreği gibi olmazdı. Seyrek yaptığı için çok kıymetliydi belki de. "Çocuklar için yaptım ben"der, büyükler el uzatacak olursa ellerine vururdu. Çok mühim çocuklardık onun gözünde çünkü okula gidiyorduk, okuma-yazma biliyor, haytalık yapsak da köyün geleceğini biz inşa ediyorduk. Bilmiyorduk o zaman tabii bunları. Ananemin bakışlarından anlardık sevildiğimizi. Benim bakışlarımı da babaanneme benzetirlerdi hep. "Bir şey anlatıyor gibi" derlerdi, "büyümüş koca adam olmuş gibi bakıyor" derlerdi. Komşu köye gittiğimiz o gün arabadan inip yanımıza gelen şaşkın abla da aynı şeyi söylemişti. Yoldan çevirdi hatta bizi, fotoğraflarımızı çekti. Önce bir çekindim ondan ama baktım çok saf birine benziyor, hafiften güldüm ben de ona. Konuşmadım yalnız. Dilim tutulmuş gibiydi. Kardeşim yine gülüyordu. Eşeğin sırtındaki yükte yeni kuruyan tarhanamız vardı. Çok kıymetliydi. Annem bu ablaya da verdi ondan. Kıymetini bilmiş gibi sevindi abla, teşekkür etti. Adresimizi isteyince şaşırmıştık, meğer bizim fotoğraflarımızı gönderecekmiş. Birkaç ay sonra gelmişti de sarı bir zarfın içinde. Hala saklarım o fotoğrafı, ne zaman köyümü, annemi özlesem açar bakarım o fotoğrafa, burnuma kokusu gelir ananemin ıspanaklı döndürmesinin yanında delibaş kavunuyla..."

Fotoğraflara bakınca siz de hikayeler uydurur musunuz?
Ben çok yaparım :)
Buraya da bir tanesini yazmıştım hatta.
Devamını oku »