Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




4 Temmuz 2013 Perşembe

KOFİ VEYA BAĞIŞLAMA SANATI :)

"Daha önce, kızdığınız birini bağışladınız mı?
Bağışladığınızı fark edebildiniz mi?
Öfkelendiğiniz/kızdığınız kişinin yüzü gözünüzün önünde canlandığında kalbiniz size ne söyledi?"
        Bu ve benzeri cümleleri düşünüyorum birkaç gündür, sebebi de BDK'deki radyo programı oldu.. Klasik bir pazar günü değildi çünkü evde değildim ama programı dinledim ve koşarak uzaklaştım mekandan, en yakın kitapçı bulabilmek için..
      BDK 1 hafta sonra çekilişle armağan ediyormuş falan hiç bekleyemeyecektim çünkü radyodaki çekilişte de adımı duyamamıştım :)Koşuyordum hani en son kitapçıya doğru, işte neyse aldım kitabı, arkadaşımla buluştuk, kuzenler bir araya geldik oldu  mu akşam :) Hayır madem öyle niye koştum :) Bu kitabı da sevdiğim kitaplarda olduğu gibi uzun uzun okudum,notlar aldım, üzerinde düşündüm, bazı yerleri tekrar okudum, ilk okuduğumda anlamadığımı fark ettim falan :) Neticede sevme duygusunun dışında hatta ondan çok daha fazla şeyler buldum kitapta kendim için..
      Bu kitabın bir de şöyle bir anısı var; (daha önce de söylediğim gibi her kitabın en az 1 hikayesi olmalı :) kimselere okuduğum/notlar aldığım kitabımı vermem; gerekirse hediye ederim dediğim günün ertesi günü bu kitabı kendi ellerimle servis arkadaşıma emanet verdim(!) Hakkında hemen yazı yazmak istiyordum ama o bana kitabı ne kadar geç getirebilirdi ki :) Sadece 2 ay sonra :) ( bahsettiğim arkadaşımın bu yazıyı görme ihtimali yok ama olur da denk gelirse kitabıma iyi baktığı için, kitabı geç getirmesine az kızdığımı buradan söyleyebilirim.)
      Başka okuyanlar ne bulur bilmiyorum ama ben bir süredir kendim için kayıp olan halkanın 1 tanesini bulduğumu hissettim..Daha kaç halka vardır bilmiyorum; denk gelir miyiz onlara ya da ne zaman onu da bilmiyorum ama elimde şu an "bağışlama sanatı" var; onu biliyorum..BDK Banu demiş ki; Küçük Prens'in gergedan olarak döndüğünü söyleyenler bile varmış.. Olabilir..Buna şaşırmam doğrusu.
Kaynak: BDK
       Uzun bir girişten sonra kitabın konusundan da bahsetsem fena olmayacak sanırım.
"Kofi öfkelidir. Yüzüne fazla ışık saçan aya, rüzgara, bulutlara, güneşe ve çevresindeki bütün hayvanlara öfke duyar. Ta ki, bir gün büyükbabası gelip, birlikte denize gitmelerini önerinceye kadar..." 
      Var olan bir şeylerin değişeceğini, şimdiye kadar olan düzenin bozulacağının ama aynı zamanda "tamir edilebileceğinin" ifadesi aslında bu öneri. Can Çocuk tarafından yayınlanan bu kitabı "öğretici, sıcak ve çağdaş bir masal" olarak tanımlamış yayınevi.
      Kahramanımız Kofi'nin hemen her şeye duyduğu öfke ile tanışırız önce. Sebebi kendisidir bu açık. Yalnız, "sebep neden kendisidir" ve "bağışlamak mümkün müdür"?
Yolculuk ve değişim hikayelerini hep sevmişimdir.
Yollar uzadıkça ve yolda yaşananlarla birlikte biz de aynı kalmayız.
Hele ki ulaşmaya çalıştığımız bir "yer" varsa; bu, duruma daha da heyecan katar. Aklıma "Balık" geldi ama onu başka zamana bırakıyorum.
                                                                      ***
     Kofi'nin en yakın arkadaşı (Antros) gün gelir ezeli düşmanı olur ve Kofi onun öfkesini içinde taşımaya, bu öfkeyi daha da büyütmeye karar verdiği sırada karşısına büyük baba Meru çıkar ve ona denize gitmeyi teklif eder.
Bu kitap en yalın haliyle Kofi ve Meru'nun denize doğru aldıkları yolun hikayesidir.
Ama  hikaye bu kadar yalın değildir. İyi ki de değildir; çünkü bizi de bu yolculuğa davet eder.
Bu kitapta o kadar çok şey var ki; aklıma Momo'nun geldiği bütün düşleri yürekten emerek alan "düş höpürdeticileri", hayatının en önemli gününe yani yaşadığı güne hazırlanan bir gergedan ve burnunuzu yakan denizin tuz kokusu...
Kitaptan: 
* "Büyük arzuların zamanı vardır", diye yanıtladı Meru usulca.
* "Düşün, bir sonraki dolunayda öleceksin. Öncesinde mutlaka yapmak istediğin şey nedir?"
*- Doğru yoldan söz ediyoruz, en hızlı gidilebilecek olandan değil.
-Peki, doğru olan hangisi? diye sordu Kofi sinirlenerek.
-Kendi yolun tabii.
-Hah, şimdi anladım. Peki, kendi yolumu nasıl bulacağım acaba?
-O yolda yürüyerek. Önceden yok ki o yol. …
* " Ne kadar yavaş, o kadar yoğun yaşanır" ("Ne kadar yavaş, o kadar hızlı"*)
* "Büyük mücadele, kendinle savaşmayı bırakmak anlamına gelir."
* " Eğer rakibin oradaysa ve gerçekten de sana karşı mücadele ediyorsa öfkenin bir anlamı vardır! Kendini savunabilmek için ona ihtiyaç duyarsın. Ama eğer düşmanın sadece kafanda varsa o zaman öfkeni kendine yöneltmiş olursun..."
* "Artık nefret duymadığında, o zaman kendi kendini bağışlamışsındır." (sanırım en sevdiklerimden biri bu cümle)
* "Bağışlamak, kendi yüreğini incitmekten vazgeçmek demektir. Daha fazlası değil."
"Bir parça geriye hareket edildiğinde, bazen sadece ilerlenir." 
"Öfke senin yüreğini yaralıyor, onunkini değil."
     Bağışlamanın gerçekten bir sanat olduğunu düşünüyorum ben de artık. Size (isteyerek/istemeyerek) kötülük yapmış, sizi üzmüş, zarar vermiş birine "seni affediyorum" diyebilmek ne kadar zor. Hele ki bu kişi kendinizse...
     Çok sevdiğim bir kitapla ilgili yazı yazarken bazen zorlanıyorum bazen saçmalıyorum bazen de "aman eksik bir şey bırakmayayım" telaşına kapılıyorum.
Sanırım unutuyorum; her kitabın en az 1 hikayesi olduğunu.
Çünkü bu benim hikayem.
Eksik bir şeyler yazamam çünkü sizdeki hikayeyi -henüz- bilmiyorum...

Sahi, siz bugün kızdığınız kişiyi - kendiniz olsa bile- affetmeye hazır mısınız?

HERKESE KOFİ VE (VEYA DEĞİL!) BAĞIŞLAMA SANATI İLE TANIŞMA İMKANI DİLERİM :)
* "Bir Kitap Lütfen"in "Kofi" hakkındaki yazısını da okumak isteyebilirsiniz.

Künye:Kofi veya Bağışlama Sanatı
Özgün Adı: Yofi oder die Kunst des Verzeihens
Yazan:Oliver Bantle
Çeviren: Saliha Nazlı Kaya
Yaş grubu: 9+
Can Çocuk, 2000, 112 sayfa
Devamını oku »

3 Temmuz 2013 Çarşamba

İlaç Etkisi Yaratan Kedi; Lokum :)

Bu blogda mümkün olduğunca olumsuz, negatif, kötü (hepsi aynı kapıya çıkıyor zaten :) bilgiler/haberler vermekten kaçındık ancak ara ara kişisel deneyimleri paylaşmanın zararlı değil de faydalı olduğunu düşünüyoruz.
Bunlardan biri de "baş ağrısı" ya da "migren"le ilgili kendi notlarım/aklıma gelenler hatta biraz da dertleşmeler olacak :)
Baş ağrısının ne demek olduğunu gerçekten sadece yaşayan bilir. 
En olmadık zamanda sizi yakalar ve -bazen- tüketmeden de bırakmaz.
Kendi deneyimlerimden yola çıkarak birkaç kesişim kümesi oluşturdum:
- Baş ağrısını düşman olarak görüp, kılıçları kuşanıp mücadele vermeye çalışmayın. Bu "oyun"da kazanan ya da kaybeden yok.
- Gereksiz yere ilaç almaktan kaçınmak gerektiği gibi "ben ilaç almam" diyerek kendinize işkence etmeyin.(ben ettim siz etmeyin)
- Çantanızda/cüzdanınızda mutlaka en az 1 adet ağrı kesici bulundurun. (ilaç ismi özellikle yanlış yönlendirmek istemediğimden vermeyeceğim)
- Sizi rahatsız eden ortamlarda bulunmak için ısrar etmeyin.(aşırı gürültülü, kalabalık, havasız vb.)
- Önceden kestirebildiğiniz tipte bir baş ağrınız varsa (auralı) tetikleyicileri ya da işaretleri görmezden gelmeye çalışmayın.
- Mide sıkıntılarıyla baş ağrıları paralel  ilerleyenler varsa benim gibi, size daha da çok kolaylıklar diliyorum. Merak etmeyin ama sabrın sonu selamet. Tek yapmanız gereken vücudunuzun dilini çözmek; neyi seviyor/neyi sevmiyor gibi :)
- Karanlık ve sessiz bir ortamda rahat ediyorsanız - ortam ne kadar alakasız da olsa- bu ortamı yaratmaya çalışın.( işyerinde yani kapalı mekanda güneş gözlüğünü -bazen- işte bu yüzden takıyorum :)
- Mide sıkıntıları ve baş ağrıları gibi sorunlara "ilaç" etkisi yaratan bir diğer "etken" de evdeki huzurlu kediniz :) Bunu Lokum'a kıyak geçmek için söylemiyorum ama sağ olsun benim üzerimde emeği çok :)
- Stres tipi baş ağrısında da birine kızdığınız için başınız ağrıyorsa daha da sinirlenmenin sadece size zararı olduğunu, 3. şahıslara hiçbir fayda/zarar sağlamadığını unutmayın
- Bazı yiyecekler de tetikleyici olabiliyor; mesela ben çikolata ve dondurmayı (neyse ki ikisini de çok sevmem; evet çikolata ve dondurma sevmeyen insanlar da mevcut bu hayatta :) unuttum diyebilirim..
- Bir yiyecek; yedikten sonraki ilk yarım saatte kendini hissettiriyorsa ve bunu birkaç sefer deneyimlediyseniz o yiyeceğe bir süre ara vermenizi tavsiye edebilirim.
- Zaten genelde zararlı yiyeceklerde (fast food gibi) hassasiyet olabiliyor; o yüzden en fazla kilo verirsiniz, sağlıklı beslenmeye başlarsınız :)
- Yapabiliyorsanız en güzeli tatlı ve derin bir uyku
- Uzun süredir ciddi baş ağrıları çekiyorsanız bence bir doktora danışın ki doğru tetkik ve tedavi uygulayabilesiniz.
Yazınca belki insanın hayatını çok kısıtlayan/zorlaştıran bir konuymuş gibi geldi bana da.
Evet aslında kesinlikle öyle...
En olmadık hatta en gülümsemeniz gereken zamanlarda bile içinizden küfrettirebiliyor.
Ancak en başta da söylediğim gibi mücadeleye gerek yok.
Hem gerçekten "pozitif düşünelim pozitif şeyler yaşayalım" :)

Kaynak: burada
HERKESE SAĞLIKLI, CHARLİE'NİN ÇİKOLATA FABRİKASI KIVAMINDA ÇİKOLATALI, BALLI KAYMAKLI ENFES LEZİZ GÜNLER DİLERİZ :)
* BİR DE "DENİZ" OLSUN İÇİNDE :)
Devamını oku »

2 Temmuz 2013 Salı

Kitap Kapakları: Merak mı Metot mu :)


Eskiden ciltliymiş kitaplar ve kapaklarında da kitabın ve yazarın adından başka pek bir şey olmuyormuş; ki bu da bence hoş bir gizem katıyormuş :)
Ama şimdi - hele ki bir kitapçıda gezinirken- kitabın adından sonra hatta bazen önce kitabı bize çeken itici güç,kitabın kapağı oluyor.
Bazen kitapla ilgili ipuçları verdiği bile söylenebilir.
Görsellik önemli elbette ancak kitabın konusunun da önüne geçmemeli.. Mi?
Edebiyatla ilgili birkaç sitede 2012'nin en iyi kitap kapaklarıyla ilgili bir yazı görünce aklıma geldi bu satırlar.
Benim aklımı çelen görselleri de paylaşmak istedim.
Sonra düşündüm; sahi benim şimdiye kadar sevdiğim kitap kapaklarından hangileri vardı diye?
Çok şaşıracaksınız, hatırlayamadım :)
Kitaplığım da yanı başımda değil ki şöyle bir kopya çekeyim :)
Bakalım siz en çok hangilerini seveceksiniz?
* Haberler ve görseller www.koltukname.com ve www.edebiyathaber.com adreslerinden alınmıştır, teşekkürler. Detaylı bilgi için; buraya ve buraya bakabilirsiniz...

Sanırım en çok bunu sevdim :)



* 2011'in seçilen kitap kapaklarına bakmak isterseniz de bu linke tıklayabilirsiniz
**Aslında google görsellerden aratınca da çok keyifli kitap kapakları ile karşılaşıyorsunuz ancak çok detaylı bakmadığım için diğerlerine haksızlık olmasın diye onlardan eklemedim :)

Peki sizin var mı hatırladığınız, sevdiğiniz, unutamadığınız kitap kapağı ya da görseli?
Devamını oku »

Film Önerisi #1 : Hırçın Sevgilim

Blogda bu kadar çok şeyden bahsetmişken filmlerden şimdiye kadar bahsetmemiş olmamızı garipsedim.
Bu garipliğe de bir yerden "dur!" demek için "film önerileri" ile başlayalım diye düşündük.
Geçenlerde izlemiştik bu filmi; "Hırçın Sevgilim" 2001 yapımı Kore filmi.

Kaynak: burada
Konusu;
"Kyun-woo bir akşam evine dönerken metroda güzel bir kıza rastlar. Ne var ki kız kör kütük sarhoştur ve ayakta bile duramamaktadır. Kız trenin önüne düşmekten kurtaran Kyun-woo, bindikleri trende de kıza destek olmaya çalışır.
Trendeki diğer yolcular baygın olduğu için onu taşıyan Kyun-woo'nun kızın erkek arkadaşı olduğunu düşünürler, bu nedenle çocuk da kızı bırakıp gidemez. Bu karar insanın da hayatında bir dönüm noktası olacaktır.
Ho-sik Kim'in internette yayınladığı kendi anılarına dayanan hikayelerinin kitap haline getirilen aynı isimli romanından uyarlanan film, Günye Kore'nin en iyi romantik-komedilerinden biri olarak kabul ediliyor."


Yaklaşık 2,5 saat süren film gerçekten patlamış mısırla birlikte keyifle izlenebilir bir film.
Çoğunlukla da güldürdüğünü söyleyebilirim.
Kızın hırçın halleri ve çocuğun kızın bu hallerine karşı verdiği tepkiler çok eğlenceli.
Aralarında sevgi, aşk, arkadaşlık bağının kurulması, sağlamlaşması ve hikayenin sonu oldukça sürükleyici ve heyecanlı.
Özellikle de hafta sonu şöyle ayaklarımı uzatayım, keyifli de bir film izleyeyim diyorsanız bizden tavsiyedir "Hırçın Sevgilim" :)

Fragman olarak da şöyle bir video bulduk :



Devamını oku »

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Temmuz'da :)

Fatih Akın filmi gibi oldu başlık; izleyemeyenler için de kesin tavsiye ederim.
Daha önce söylemiştim sanırım yeni bir ay bazen yeni bir yıl gibi yeni başlangıçlar yaratabiliyor.
Bende henüz bu yönde bir gelişme olmamış olması, olmayacağı anlamına gelmiyor değil mi?
Plan yapmadan bir şeyleri devam ettirme derdindeydim bir ara; sonra baktım yapamıyorum, etrafa küçük notlar almaya başlamışım.
Akılda tutmanın yerini deftere not alma almış; "çantan niye hep ağır" diyenler bilmiyorlar tabii benim çantamda şu an bile irili ufaklı 4 defter olduğunu ve hatta yeri geldiğinde onların da yetmediğini :)
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki bu yazının bir sonu ya da ulaşmaya çalıştığı bir amaç yok; sadece "Temmuz'da" aklımda neler varmış, yazarak görmek istedim :)
Buraya yazacaklarım vaat değil de kendime hatırlatma diyelim..
- Kitaplarıma daha daha daha yoğunlaşma
- Kitap okurken aldığım notları kaybetmeme mesela
- Notlarımı blogda paylaşma
- Dün öğrendiğim ve çok şükür patlatmadığım düdüklü tencere ile yemek yapmaya devam :) Sırada kuru fasülye var. (insanlar yaz aylarında yaş sebzelere geçiyor olabilir, biz de geriden takip edelim :)
- Ankara'daki Ali Dayı Çocuk Kütüphanesini ziyaret (merak ediyorum çokça)
- Midem beni madem iyiden iyiye rahatsız ediyor, ben de mide kapakçığımı gevşetmeye devam edeyim diyorum; çok gevşerse ameliyatla daraltırız demişti doktor (gelsin çaylar gitsin kahveler :)
- Blogdaki etkinlikleri arttırabilirizzzzzzz (sürpriiiiiiz :)
- "Kaç yaşında spora başlamalıydım, yoksa geç mi kaldım? Şimdiki gençler ne yapıyor" sorularına cevap verebilecek birkaç görüşme ayarlamaya çalışıyorum
- Çok keyifli bir blogda/sitede kendi halimde çocuk kitaplarıyla ilgili fikirlerimi ama en çok da duygularımı paylaşmayı planlıyorum (teşekkürler Leylak Dalı :)
- Tatil planı yapıyoruz ama Lokum'u bavula sığdıramıyoruz; önerisi olan var mı? :)
- Yok yok şaka tabii ki, Lokum'un keyfi hiç kaçmadan ancak bizi özleyerek geçireceği günler de gelecek umarım ama tatile daha var : (
- Deniiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiizzzzz
- Denizi her gün gören insanlara sesleniyorum: ne kadar şanslı olduğunuzdan haberiniz var mı??? var mı?
- Ramazan ayı geliyor, pideler çıkıyor, evler bereketleniyor :)
- Hala bisikletle ilgili planlarımı hayata geçirmedim; bu konuda bir şeyler yapmak lazım..
- Sesli kitaplardan alıp, serviste dedikodu dinlemek yerine kitap dinleyebilirim..
- Tuz Gölü'nde süper fotoğraflar çekebilmek için ayaklar tuza  batmalı :)
Kaynak: burada
Temmuz'da deyince aklıma bunlar geldi..
Plan demeyelim de kendime küçük notlar diyelim..
Bu arada iddiada kaybettiğim közde mısırı da unutmadım; iddia sahibine duyurulur :)

HERKESE MUTLU GÜNLER, BOL GÜNEŞLER, DENİZDE KEYİFLER, KÖZDE MISIRLAR :)
* Unutmadan, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramınız kutlu olsun :)
Devamını oku »

28 Haziran 2013 Cuma

Hafta Sonu Tatili İçin Aklı Karışık Hayaller :)

Doğrudur aklım pek karışık şu sıralar.
Kafamdan bir dolu şey geçerken ve her geçen kendince beni gıdıklarken hepsine kayıtsız kalamıyor insan.
Ancak bu durumda da hiçbirine adapte olamıyor :)

Bazen yapacak iş çoktur ama canın sıkkındır..
Bazen de canın sıkkındır, ne yapsan bilemezsin.
Hafta sonlarını da güzel değerlendirmek istersin :)
Aklıma gelip de beni gıdıklayanlardan bir kısmını paylaşmak istedim; kim bilir belki sizi de gıdıklarlar :)
- Öncelikle enfes, muhteşem, "olmadıkolağanüstü" bir kahvaltı :)
- Tatlı melodilerle bir yürüyüş
- bisikletlerin sokağa dökülme zamanı gelmedi mi? (bizim hala bisikletimiz yok ama kiralanabilen yerler var:)
- bu sıcaklarda denize gidemiyorsak en azından soğuk sulu havuzlarda serinleyebiliriz
- çimlerde yayılmadan yaz bitmezmiş, güzel bir piknik ya da mangal da keyifli olabilir
- yüzyıldır gözünüze çarpan ama sizin hep surat çevirdiğiniz fotoğraflar albüme konulmayı bekliyor olabilir
- Arkadaşlarla buluşmak için harika zamanlar yaratılabilir
- Her şeyi bir kenara bırakıp kahve/kitap eşliğinde günün tadı çıkarılabilir
- Evdekilere srüpriz yapıp "kendi fantezi kek"inizi pişirebilirsiniz
- Kitaplıktaki yeni ve eski kitaplar itiş kakış yaşamadan küçük 1 çeki düzen fena olmaz.(benim gibi toza fena halde alerjisi olanlar, bu aktiviteyi  hapşurmadan bitirebilmek için az sabırlı olun, bol suyla yüzünüzü yıkayın)
- Evdeki kediyle mayışma halleri için önce ondan izin isteyin, zira Lokum patisiyle bazen "burası benim mayışma bölgem"i fena halde tattırıyor
- Çoook eski bir arkadaşınıza ya da hiç tanımadığınız birine mektup yazabilirsiniz, postaya vermek şart değil..
- El işlerine sabrı olanlar sizler de boncuk, ahşap, tuval vb. güzellikleri hayatınıza yeniden katabilirsiniz
- Gazeteden üçgen kağıtlar kesip, yuvarlayıp kolye yapabilirsiniz* (başka bir yazının konusu olsun)
- Pazar günü olmasa da Cumartesileri kütüphaneler açık; çoluk çocuk toplaşıp kütüphanede farklı kitaplarla tanışabilirsiniz
- Keyifli müzeler de var.. "Yaşayan Müze" de olduğu gibi :)
- Çocuklu olanların sesini duydum; kulağım fena halde çınladı, sevgili HintCevizi harika bir kitap paylaşmış, bu etkinlikler sanırım yap yap bitmez :)

"Hafta Sonu Tatili İçin Aklı Karışık Hayaller" mi demiştim :)
Bazen hayalleri gerçeğe dönüştürmek bizim elimizdedir ama buna "fırsat"ımız olmaz..

Sahi, sizin planlarınız ne hafta sonu için :)

Kaynak: http://leylakdali.blogspot.com/
KOOOCAMAN VE UUUPUZUN HAFTA SONUNDA LİMONATA TADINDA HAYALLER VE ONLARI "GERÇEK"E DÖNÜŞTÜRME İMKANLARI DİLERİZ :)


Devamını oku »